Birisine yakınının vefat ettiğini söylerken ona direkt değil, onu hazırlaya hazırlaya söylersiniz. Çünkü direk söylemeniz, kişi üzerinde bir şok etkisi uyandırıp akabinde zararlı sonuçları doğurabilmektedir. Toplumlar üzerine de herhangi amaç uğruna bir şeyler yapılırken direkt değil, toplumu alıştıra alıştıra yapılır. Hatta sözlükten bakarsanız bunun için biz Türklerin atasözü bile vardır: “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.” Nasıl bellidir ve nasıl hazırlanır? Şöyle ki: Hiç düşündünüz mü hava durumu haberleri neden bir haftadan önce verilir? E hocam, hazırlıklı olalım diye… Aynen öyle. Toplumu hazırlama kısmı tam olarak burası zaten. Belli olan kısmı ise soğuk hava yahut sıcak hava haberlerinden sonra ısıtıcı ve klima benzeri nesnelerin satışının artıyor olması… Yani, hava durumundan ısıtıcı satışına uzayan bir serüven… Çarşamba, Perşembe… Bununla ilgili birçok örnek verebilirim. Salgın ve hastalık haberleri, ilaç sektörüne, toplu taşımanın yetersiz olduğu haberleri bireysel araba satışlarına, şehir hayatının boğduğu haberleri tatil kamplarına… Bir şekilde birileri toplumu hazırlar, birileri de hazırlayanlar sayesinde hedefine ulaşır. Ve sadece nesnel de değil, duygusal kısmı da olabilir bu işin (ki bence en tehlikelisi budur)… Örneğin cinayet programları insanların başkasına güvenmeme algısına, evlilik ve aile programları insanların temel huzur algısına, yarışmalar hırs algısına…
Bahsettiğim işin nesnel pazarlama kısmını bir yana koyabilirim. Koca koca insanlara “Tutup da paranızı çarçur etmeyin, israftan sakının, tutumlu olun, pazarlama taktiklerine aldanıp ihtiyacınız olmayan şeyleri ihtiyacınızmış gibi hissedip aldanmayın, çoluğun çocuğun rızkını sağlıklı amaçlar doğrultusunda kullanın…” gibi bazı noktalarda klişe kaçan cümleleri kullanmayı sizlere hatırlatmayı gereksiz buluyorum. Hadi duygusal kısmını da rafa kaldırdım diyelim. Fakat beni endişelendiren bu toplumu ve bireyleri hazırladıkları noktaların ülkemiz geleceği üzerinden olması.
Tüm haberlerde, televizyonlarda, tartışma programlarında ülkemizle ilgili bir hazırlama süreci yaşanıyor gibi geliyor şu sıralar. Tamam, sürekli bir hazırlama durumu var ama bu seferkiler kaosun dibine sokacakmış gibi hissettiriyor. İnsanların içine derin bir korku salma çalışmaları hat safhada devam ederken bir yandan da felaket tellallığını empoze edip halkın öğrenilmişliklerini çaresizliğe çevirmeye yardım ediyorlar gibi. Belki her şeyde bir bit yeniği aramamak lazım ama şüphelenmeden de ilerlemiyor herhalde bir şeyler.
Bu endişelerimden ötürü, pek sevgili ülkem; ne olur herkesin sözüne inanmayın, herkesin dediğine kulak asmayın, bir kişinin dediklerini tüm kesim üzerine mal etmeyin… Şu bir gerçek, ne işler tam anlamıyla süper ne de kafamıza çizilen portreler kadar berbat, bitmiş şekilde. Fakat gözden kaçıramayacağımız bir nokta var ki, her şey iyiye gittikçe sizi tutup geriye çekmek isteyen kollar sayısı artıyor.
Bu yüzden, ona buna kulak asmadan tüm gayret ve azimle çalışmaya dört kolla sarılarak devam.
Daha yapılacak çok işimiz var…