Toplumdaki eşcinsellik, uyuşturucu ve deizm “normalleştirmesi”

Abone Ol

Birçoğunuz bilir, hani şu yankesici ile cambaz hikâyesini. Cambaz halkın dikkatini çekmek üzere ipte gösteri yaparken aşağıdaki yankesici de cambaza dikkat kesilen halkın cebini boşaltmakla uğraşmaktadır o ara. Gösteri bitmeye yakın yankesici hemen oradan uzaklaşır ve gösteri bittiğinde de normale dönen izleyiciler için artık bazı şeyler eskisi gibi değildir. Bu hikâyeyi Batı tarafından değiştirilmeye çalışılan değer ve jenerasyonumuza uyarlamak yararlı ve mantıklı bir iş olacaktır. Çalışma ve araştırma alanım gençler olduğu için ve her gençlik kitlesiyle beraber çalışmalar yaptığım için ister istemez bazı gerçekleri bu köşeden yazıp sizlerden yardım istemem noktasında umarım bana kızmıyorsunuzdur. Görmek derttir, görmezden gelmek konfordur. Bu dönemde tutunacağımız son dal, farkındalık yaratmamız gereken tek ve son alan gençlik olduğu için hiçbirimizin konfor gibi bir derdi olmaması lazım. İstiyorum ki sahici ve dertlenilmesi gereken dertlerle dertlenelim.

Ülke olarak bir türlü tam manasıyla bizi bize bırakmamakta ısrar etmekteler. Kaşıkçı olayı, göç problemleri, suni gündemler vs. vs. Odak noktamızı devamlı farklı alanlara çekerek cambaz ve yankesici metaforunu bize uygulamaktadırlar. Hal böyle olunca genç kitleyi unuttuk. Kafanıza dank etmesi amacıyla size şöyle bir gerçekten bahsedeyim; İslamiyet’in en iyi yaşandığı ülkelerden biri olan Malezya’da gençler arasında eşcinsellik giderek artmakta ve bu gençlerin birçoğu da İslami hassasiyetler noktasında vazifelerini yerine getirmektedirler. Şöyle ki namaz vakitlerinde cami cemaati olmak gibi… (Malezya’da yapılan bu araştırmayı önümüzdeki günlerde daha detaylı incelenecektir.) Hedef gençlerin eşcinselleştirilmesinden öte camilerin eşcinselleştirilmesidir. Emin olun ki Malezya’da yaşanan bu durum eğer ki Türkiye’de gerekli önlemler alınmazsa ülkemizde de yaşanabileceğini söylemek pek zor olmayacaktır. Çevrenizdeki gençlerin tavır davranışlarına ve giyim kuşamlarına baktığınızda felaketin yaklaşmakta olduğunu zaten göreceksiniz.

Devlet olarak gençlik politikalarımızın yapımı noktasında herhangi bir kurum ve kuruluşun yetki alanları net ve kesin değildir. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da, Gençlik ve Spor Bakanlığı da, Milli Eğitim Bakanlığı da gençlik çalışmaları yapmakta ve çeşitli politikalar üretmektedirler. Yalnız yapılan çalışmalar ve üretilen politikalar genellikle gençliğin klişeleşmiş problemleri üzerine olmaktadır. Yukarıda bahsi geçen problem dizisiyle ilgili herhangi bir eylem planı üretme noktasında problem yaşanmaktadır.Gençlerin serencamını, açmazlarını, çözülme ve savrulmalarını araştırabilecek bir kurumumuz yok. Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki politika kurullarından özellikle gençlik araştırmaları adı altında özel bir kurul kurulması gerekirdi ve psikologlar, sosyologlar noktasında güçlendirilip sorunlar üzerine gidilebilirdi.

Eşcinsellik, deistlik gibi bireysel ve toplumsal ölçekli felaketlerle baş edebilecek bir eylem planımız olmadığı gibi tüm değer ve kutsallarımızın da içi boşaltılmaya başlandı. Örnek: “ver mehteri” gibi.. Onların kendi popülistlikleri için kullandığı değer ve kavramlarımız gençler açısından yeniden bir değerlendirmeye tabi tutulacak ve gençlerin kendi mantıklarınca biçmiş oldukları anlamlarla birlikte devam edecektir. Sonrasını siz hesap edin artık…

Bizim yerli ve milli “Andımız” olan İstiklal Marşı’nda şöyle diyor: Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Ne olur hep birlikte siper edelim gövdemizi ve durduralım bu hayasızca akını…