İslam Dünyası Yetimler Günü’nün (1) üçüncüsü Türkiye’de 15 Ramazan 1438/ 10 Haziran 2017 tarihinde -Katar’a uygulanan ablukanın gölgesinde sönük kalan- birkaç etkinlikle kutlandı. Ümraniye, Fatih ve Reyhanlı’da psikososyal destek merkezleri açmayı planlayan Yetim Vakfı, açılış programını bu anlamlı günde İstanbul’da gerçekleştirdi.
Yetimlere ayırdığımız bu haftaki yazımızda Rabbimizin bu konudaki beyanlarını ve Rasulullah’ın (s) açıklamalarını hatırlatmak istedik. Allah Teâlâ, yetim ve öksüzler hakkında yakınları ve yöneticiler başta olmak üzere tüm insanlara çeşitli emir ve tavsiyelerini Kitâb-ı Kerim’inde bildirmiş; psiko-sosyal ve ekonomik desteklerle korunmalarını ve güçlendirilmelerini emrettiği yetimlerin horlanmalarını da yasaklamıştır.
Kur’an’ı anlayarak okumak ve buyruklarını ciddiyetle yerine getirmek
Bismillâhirrahmânirrahîm: Rahmân Rahîm Allah’ın Adıyla
“Gerçek erdem yüzlerinizi doğuya veya batıya döndürmeniz değildir. Fakat gerçek erdem kişinin Allah’a, âhiret gününe, meleklere, İlâhî kelâma, peygamberlere inanması, malı -ona sevgi duymasına rağmen- yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve özgürlüğü ellerinden alınanlara vermesi, namazı istikametle kılması, zekâtı gönlünden gelerek vermesidir. Onlar söz verdikleri zaman sözlerinde dururlar, şiddetli zorluk ve darlıklara karşı göğüs gererler. İşte bunlardır sözlerine sadık kalanlar… Takvâya ermiş olanlar da bunlardır.” (Bakara 2:177).
“Sana, (kime) neyi infak edeceklerini soruyorlar. Cevap ver: “Hayır olarak yapacağınız harcama öncelikle ebeveyninize, akrabanıza, yetimlere, yoksullara, yoldakileredir. Her ne iyilik yaparsanız yapın, Allah onu mutlaka bilir.” (Bakara 2:215).
“Bir de sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: “Onların lehine olan her tür iyileştirme (yüzüstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Onlarla (hayatı) paylaşırsanız, unutmayın ki onlar sizin kardeşinizdir. Kaldı ki Allah fesatlık yapanı ıslah edenden ayırmasını bilir. Ve eğer Allah isteseydi sizi zora koşardı; ne var ki Allah her işinde mükemmeldir, her hükmünde tam isabet sahibidir.” (Bakara 2:220).
“Ey insanlık! O hâlde yetimlere mallarını verin; değersizi değerliyle değiştirmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp da boğazınıza geçirmeyin. Çünkü bu büyük bir vebaldir. Ve eğer yetimlere, âdil davranamamaktan korkuyorsanız, o zaman size helâl olan diğer kadınlardan (biriyle evlenin); (hattâ) ikişer, üçer ve dörder… Ama onlara âdil davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir taneyle ya da elinizin altındakilerle (yetinin)! Altına girdiğiniz sorumluluğu ihlal etmemeniz açısından en uygun yol budur.
Yetimleri, evlenme çağına gelinceye kadar (mallarına dair) sınayın; ama eğer aklen olgunlaştıklarını tespit ederseniz, mallarını kendilerine geri verin! Büyüyüverecekler diye mallarını alelacele ve saçıp-savurarak yemeye kalkmayın: İhtiyacı olmayan kimse tenezzül etmesin, muhtaç olan da münasip bir biçimde yararlansın! Mallarını kendilerine iade ettiğinizde, onlar adına şahitler bulundurun! Hesap sorucu olarak Allah yeter…
(Miras) taksimi sırasında, (diğer) akraba, yetimler ve yoksullar da hazır bulunurlarsa, onlara da bir şey verin; ve kendilerine gönül alıcı sözler söyleyin! Artık korksun onlar ki; eğer kendileri, arkalarında korunmaya muhtaç çocuklar bıraksalardı, onlar için endişelenirlerdi. Allah’a karşı sorumluluk bilincini kuşansınlar da dosdoğru konuşsunlar.
Doğrusu, yetimlerin mallarını haksız yere boğazlarına geçirenler, karınlarını yalnızca ateşle doldurmuş olurlar. Zira, gelecekte çılgın bir ateşe çıra olacaklar!” (Nisa 4:2-10).
“Allah’a kulluk edin ve O’ndan başka hiçbir şeye ilâhlık yakıştırmayın; ana-babaya ve akrabaya, yetimlere ve yoksullara, kendi çevrenizden olan komşulara ve yabancı komşulara, yanınızdaki dosta, yolcuya ve meşru şekilde bihakkın sahip olduklarınıza iyilik yapın! Unutmayın ki Allah kendini beğenmiş küstahları sevmez!” (Nisa 4:36).
“… Kaldı ki, yazılı haklarını dahi kendilerine vermeye yanaşmayıp üstelik (bir de) nikâhlamak istediğiniz (velayetiniz altındaki) yetim kızlar, kimsesiz çocuklar ve söz konusu yetimleri adâletle koruyup kollama yükümlülüğünüz hakkında Kitap’ta size tebliğ edilen hükümler zaten mevcuttur. Ve her ne iyilik yaparsanız yapın, unutmayın ki Allah onu bilir.” (Nisa 4:127).
“… Rüştüne erinceye kadar, yetimin malına dokunmayın; ne ki en güzel biçimde olan müstesna; (maddî mânevî her alanda) ölçüp tartarken hikmet ve hakkaniyeti gözetin; (bilin ki) Biz insana gücünün yettiğinden fazlasını yüklemeyiz; ve biri hakkında konuşacaksanız yakınınız da olsa âdil olun; ve Allah’la olan sözleşmenize sadâkat gösterin! Bütün bunları Allah size emretti ki, sorumluluğunuzu aklınızdan çıkarmayasınız. Zira işte Benim dosdoğru yolum budur: Öyleyse bu yolu izleyin ve farklı yollara sapmayın ki, sizi O’nun yolundan uzaklaştırmasınlar! Bütün bunları Allah size emretti ki, O’na karşı saygıda kusur etmeyesiniz.” (En’âm 6:152-153).
“Şunu iyi bilin ki, ganimet olarak aldığınız her şeyin beşte biri Allah’a ve Elçi’ye; dolayısıyla yakınlara, yetimlere, muhtaçlara ve yolda kalmışlara aittir. Eğer siz, Allah’a ve hakkın bâtıldan ayrıldığı o gün, -yani iki ordunun karşı karşıya geldiği gün- kulumuza indirdiklerimize inanıyorsanız (bu paylaşıma uyarsınız): Zira Allah her şeyi yapmaya kadirdir.” (Enfâl 8:41).
“Yetimin malına da -kendisi temyiz çağına erişinceye kadar yapacağınız en uygun ve olumlu tasarruflar dışında- yaklaşmayın. Yine, verdiğiniz her (meşru) söze sadık kalın! Şüphesiz verilen her söz, taşınması gereken bir sorumluluktur.” (İsra 17:34).
“Ve duvara gelince: Duvar o şehirde yaşayan iki yetime aitti ve altında da onlara ait bir hazine gömülüydü. O ikisinin erdemli bir babası vardı; senin Rabbin ise, onlar erişkin birer insan olunca hazinelerini çıkarmalarını -Rabbinden bir rahmet olarak- diledi.” (Kehf 18:82).
“Allah’ın malum beldelerin sakinlerinden alıp Rasulü’ne verdiği tüm savaş gelirleri, Allah’a, Rasulü’ne, (onun) yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Bunu böyle yaptık ki, servet (sırf) sizden zengin sınıflar arasında dolaşan bir devlete dönüşmesin…” (Haşr 59:7).
“(O has kullar ki;) üzerlerine vacip kıldıkları hayrı yerine getirirler ve şerri kahredici bir virüs gibi yayılan günün kaygısını taşırlar; ve kendi istek ve arzularına rağmen muhtaçlara, yetimlere ve esirlere yemek yedirirler; (kendi kendilerine derler ki): “Biz size sadece Allah için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Elbet biz yüzleri astırıp kaşları çattıran bir günde Rabbimizden korkarız.” (İnsan 76:7-10).
“Asla! Bilakis siz yetime izzet ikram göstermiyorsunuz, yoksulu doyurmaya birbirinizi teşvik etmiyorsunuz, emeksiz kazancı haram-helâl demeden açgözlülükle boğazınıza geçiriyorsunuz, dahası ölçüsüz bir sevgiyle malı seviyorsunuz. Yoo, öyle yapmayın!” (Fecr 89:17-21).
“Bilir misin nedir o sarp yokuş? Bir kişiyi daha zincirlerinden kurtarmaktır; veya açlık gününde (yoksulu) doyurmaktır; (mesela) yakını olan bir yetimi, ya da evsiz barksız, yurtsuz yuvasız bir düşkünü… Daha sonra iman edenlerden olmak ve birbirine hakkı ve merhameti tavsiye etmektir.” (Beled 90:12-17).
“O seni bir yetim olarak bulup sığınak olmadı mı? Yine O seni yolunu kaybetmiş bulup doğru yola yöneltmişti. Seni birilerine yük olmuş olarak bulup, muhannete muhtaç olmaktan ve mala tamahtan müstağni kılmıştı. Dolayısıyla, asla yetimi ezme! Hiçbir durumda yardım isteyeni azarlama! Ve hiçbir zaman Rabbinin (sonsuz) nimetini dilinden düşürme!” (Duhâ 93:1-11).
“Bak şu Hesap Günü’nü yalanlayan kişiye! İşte bu tiptir yetimi itip kakan ve yoksulu doyurmaya teşvik etmeyen. İşbu yüzden, olmaz olsun (böyle) ibadet edenler! Bu gibiler, ibadetin hakiki amacından gafil görünmektedirler. Bunlar öyle kimselerdir ki, (ibadeti) gösteriye dönüştürürler, ama en küçük yardımı bile esirgerler!” (Mâ‘ûn 107:1-7). (2).
Sadaqallâhu’l-Azîm: Azamet sahibi Allah ne kadar da doğru söyledi!
Yetimin Hâlet-i Rûhiyesini ‘Dürr-i Yetim’ Son Nebi’den Öğrenmek
İslam edebiyatında “dürr-i yetîm (nadide büyük inci)” remziyle anılan, yetimlerin hâmisi, insanlığın büyük incisi Son Nebi’nin yetimler konusunda ne kadar duyarlı davrandığını Sehl b. Sa’d (r) şöyle anlatıyor:
“Rasulullah (s); ‘Ben ve yetime kol kanat geren kimse cennette böyle (yan yana) olacağız.’ buyurdu ve aralarını hafifçe açarak işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi.” (Buhari, Talâk 25; Hadislerle İslam, 4/287).
Anne karnında yetim kalmış olan Hz. Muhammed aleyhisselam, birçok hadisinde yetimlerin hukuku üzerinde hassasiyetle durmuştur:
“Allah’ım, ben iki zayıfın; yetim ve kadının hakları konusunda (insanları) şiddetle uyarıyorum, onların haklarına el uzatılmasını (özellikle) yasaklıyorum.” (İbn Mâce, Edeb 6; İbn Hanbel, II/440; Hadislerle İslam, 4/289).
Kalbinin katılığından dert yanan bir adama Allah’ın Elçisi (s) şu tavsiyede bulunmuştur:
“Yetim(ler)in başını okşa, fakir(ler)i doyur!” (İbn Hanbel, II/387; Hadislerle İslam, 4/293).
Allah rızası için bir yetimin başını okşayan kimseye elinin dokunduğu her saç teli kadar sevap verileceğini müjdeleyen Son Nebi (s), İbn-i Abbas’tan (r) nakledilen bir hadisinde bir yetimin bakımını üstlenen kimseyi de cennetle muştulamıştır:
“Müslümanlar arasında kimbir yetimi yiyecek ve içeceğini üstlenecek şekilde sahiplenirse, affedilmeyecek bir günah işlememişse, Allah onu mutlaka cennete koyar.” (Tirmizî, Birr 14; Hadislerle İslam, 4/289).
Keza bir başka hadisinde yetime iyi davranılan bir evi en iyi ev olarak tavsif etmiştir:
“Müslümanlar(ın evleri) arasında en hayırlı ev, içinde kendisine iyi davranılan bir yetimin bulunduğu evdir. Müslümanlar arasında en kötü ev ise, içinde kendisine kötü davranılan bir yetimin bulunduğu evdir.” (İbn Mâce, Edeb 6; Hadislerle İslam, 4/289).
Yetimlere ait malların ticaret yoluyla nemalandırılmasını tavsiye eden Allah Rasulü (s), yetim malı yemenin ise insanı helâke sürükleyen yedi büyük günahtan biri olduğunu belirtmiş, müminlerin bundan şiddetle kaçınması gerektiği hususunda uyarmıştır:
“Dikkat edin! Kim malı olan bir yetimin velisi olursa, o malı ticarette değerlendirsin ve onu (çoğalmadığı için) zekâtın yiyip tüketmesine terk etmesin.” (Tirmizî, Zekât 15; Hadislerle İslam, 4/296).
Allah Rasulü (s), kocası öldüğü halde çocuklarının başında bekleyen, onları büyütüp yetiştiren, hayata hazırlayan, eğitimleriyle ilgilenip edep ve ahlâk öğreten dul kadınlardan övgüyle bahsetmiştir:
“Ben ve (karşılaştığı sıkıntılar ve bakımsızlık yüzünden) yanakları kararmış kadın kıyamet gününde şu ikisi (işaret parmağı ve orta parmak) gibi yakın olacağız. O kadın ki kocasının ölümü sebebiyle dul kalır da asil ve güzel olduğu halde çocukları yetişinceye ya da ölünceye kadar kendisini yetim çocuklarının bakımına hasreder (ve evlenmez).” (Ebu Davud, Edeb 120; Hadislerle İslam, 4/289).
Habeş Kralı Necâşi’nin huzuruna kabul ettiği muhacirlere, kendilerini kavimlerinin dinini ter edecek kadar etkileyen yeni dinin ve elçisinin özelliklerini sorduğunda Cafer b. Ebu Tâlib’in verdiği cevabın yetimlere ilişkin önemli bir vurgu da içermesi, İslam’da yetime verilen değerin ne kadar yüksek olduğunu göstermektedir:
“… O Elçi bize doğru sözlü olmayı, emaneti ehline vermeyi, akrabayla ilişkiyi sürdürmeyi, güzel komşuluk yapmayı, haramlardan ve kan davası gütmekten kaçınmayı emretti. Çirkin işleri, yalan konuşmayı, yetim malı yemeyi ve iffetli hanımlara iftira atmayı bize yasakladı. Sadece Allah’a kulluk etmemizi ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamamızı istedi…” (Hadislerle İslam, 1/633).
Mûte savaşında şehid düşen kuzeni Ca’fer’in (r) saçı başı karışmış üç yetimini daha üçüncü günde berber getirtip tıraş ettirerek onlara kol kanat geren Allah Rasulü, çocukların yetimlik hissinden sıyrılmaları için toplumun duyarlı davranmasını ve yetimleri ayakları üzerinde durabilecek şekilde yetiştirmeyi teşvik etmiştir:
“Ergenlik çağına geldikten sonra yetimlik yoktur.” (Ebu Davud, Vesâyâ 9; Hadislerle İslam, 4/296). (3)
Mübarek ramazan günlerinde mazlumlara destek çıkması gerekçe gösterilerek -küresel şer düzeninin sıkıştırdığı beş Müslüman Arap kardeş ülke tarafından- dövülmek istenen Katar’ın bir hayır kurumu olan RAF ile İHH’nın Reyhanlı’da ortaklaşa yapmış olduğu 990 yetim kapasiteli “Çocuk Yaşam Merkezi”nin (4) azami verimlilikle işletilmesi ve binlerce yetim yavrunun orada insanlığa büyük hizmetler sunacak önder şahsiyetler olarak yetiştirilmesi duasıyla…
Kaynaklar:
Fethi Güngör; “Yetimleri Görmek ve Haklarını Gözetmek”, , 10.06.2017.Mustafa İslâmoğlu; Hayat Kitabı Kur’an: Gerekçeli Meal-Tefsir, Düşün Yayıncılık, İstanbul 2013, 2 c., 1359 s.Hadislerle İslam, Diyanet İşleri Başkanlığı, 1. Baskı, 7 cilt, DİB. Yayınları, Ankara 2014.
, 10.06.2017.
cocuk-yasam-merkezi, 18.05.2017.