Toplum ‘şiddet’li hastalığın pençesinde

Abone Ol

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Haftası’nın sonuna geldik.

Yıllardır şiddetle mücadele için politikalar üretiliyor ama hala bu sorunu çözebilmiş değiliz.

Mesafe kat ediliyor ama daha alacağımız çok yol var.

Öncelikle belirtelim şiddetin cezalandırılması konusunda hukuki boşluğumuz yok.

Hukukun işletilmesinde ve zihinsel dönüşümde boşluklarımız var.

ÜLKEDE SİYASET KURUMU VE PRATİKLERİ

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı altı yıl önce zihinsel dönüşüm için büyük bir atak yaptı. Diyanet İşleri Başkanlığı, TSK ve Milli Eğitim Bakanlığı ile protoller imzalandı. Amaç; toplumun her kesiminde olan erkeklere şiddetten uzak kalmanın gerekliliğini anlatmak ve uzlaşmacı bir kültür oluşturmak idi. Bu çalışmaların elbette olumlu yansımaları oldu ama şiddetle mücadelenin kapsamı ve dozu artarak devam etmek zorunda. Çünkü sebepli sebepsiz her gün çeşitli nedenlerle eşine şiddet uygulayanlar var bu toplumda hala… Bu vakaları görmezden gelemeyiz. Büyük vebal!

DÜNYADA ŞİDDET

‘Kadına yönelik şiddet’ başlığı sadece bizim meselemiz değil.

Dünyanın mücadele ettiği bir sorun alanı.

Fransa’dan yeni rakamlar geldi. Fransa’da her üç günde bir kadın, eşi tarafından öldürülüyor. Yılda 223 bin kadın şiddet mağduru, bunlardan sadece yüzde 14’ü müşteki oluyor.

Yani; eğitim ve ekonomik-sosyal statü şiddeti engellemeye yetmiyor.

BU SİYASET DEĞİL!

CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu son konuşmasında şiddeti ekonomik yetersizliklere bağlamış. Yıllardır bu alanda akademik ve mesleki çalışmalar yapan bir gazeteci olarak bu açıklamayı sığ ve maksatlı buldum. Toplumu ilgilendiren ve binlerce mağdurun olduğu bir konu üzerinden soruna merhem olmaya çalışmaktan çok geride çirkin manipülasyonlara odaklanmak tek kelimeyle; tiksindirici. Yapılan siyaset değil başka bir “şey”.

ŞİDDETİ ÖNLEMEDE ALTERNATİF ÇÖZÜM

Şiddeti çözebilmek için öncelikle iletişimi iyi bilmek gereklidir. Halkımız ne yazık ki konuşurken çoğu zaman düşünmeden gelişigüzel kelimeleri sıralıyor. Aile içinde iletişimin seviyesini korumak ve özenli olmak en temel husus bana göre.

İnsanlarımız zihinlerinde sorun çözme aracı olarak şiddeti, bir alternatif gibi görmekten vazgeçmeli.

Sorunla karşılaşıldığında öfke kontrolünü sağlamak şart.

Şiddet üzerinden algılarımızın değişimi içinse çok temel bir husustan bahsedeceğim: GÜZEL AHLAK.

Güzel ahlak… Ama önce köklerimize bakalım.

Kolektif hafızamız bize kadına saygı ve hürmet başlığı altında çok ince bir çizgiyi haber veriyor. Kültürümüzde kadın aile içinde ve aile içi istişare mekanizmasında söz sahibidir. Tarihimize baktığımızda ata binen, gerektiğinde düşmanla savaşan, ok atan, anne olan muhterem bir kadın figürü var.

Peki ne oldu da bugün kadının pozisyonu, ailelerimiz içinde sorunlu hale geldi?

Kadını cahiliye döneminin çukurundan çıkarıp zirve noktaya taşıyan bir dinin mensubuyuz. O halde İslam ‘kadın’ konusunda ne diyor? Bakmamız lazım. Hatırlayıp, hayata aktarmamız gereklidir.

Kadın ve şiddet konusunun çözümünde İslami ahlakı yeniden kuşanmalıyız. Güzel ahlak, İslam üzere olan ahlaktır. Eşine sevgili ve merhametli olan bir peygamberin ümmetiyiz. Toplumumuzda erkeklerin rol modeli; iki cihan serveri Hz. Muhammed Aleyhisselam olmalıdır.

Toplum hastadır.

Hastalığın dermanı ise kitap ve sünnet terazinde kuracağımız hayat inşasında saklıdır.

ANEKTOD:

Şiddet konusunu daha geniş perspektiften de düşünmeliyiz.

Koca karısına, anne çocuğuna, genç yaşlıya, sağlıklı engelliye şiddet uyguluyorsa eğer yani zulüm yapıyorsa vay halimize!

Zulüm aile içinden başlıyorsa o topluma rahmet rüzgarları uğramaz.

Mesele; güçlünün güçsüzü ezme meselesidir. Oysa; asıl fazilet güçlüyken affedebilmektir.

Toplum olarak kaybettiğimiz ‘merhamet’ olgusu üzerine kafa yormalıyız.

Merhamet!

Evdeki hanıma, yaşlıya, çocuğa, çiçeğe, kediye, kuşa hatta kurda!