Gıda ve beslenme toplum sağlığını direkt ilgilendiren bir konudur.
Bu açıdan bakıldığında, gıda endüstrisi, kimya endüstrisi ve ilaç endüstrisinin ne dediği ve ne düşündüğü bir anlam ifade etmiyor.
Global düzeyde bakıldığında güvenli gıda üretimi ve tüketimine, halk sağlığı ile ilgili kuruluşların dünyada henüz yeteri kadar önem vermediğini görüyoruz.
Salgın hastalıklar konusunda yapılan çalışmalar, gıda kaynaklı hastalıkların devamlı bir şekilde artış gösterdiğini ortaya koymaktadır.
Hepimizin bildiği gibi, halk arasında kolera ve diğer sindirim sistemi rahatsızlıkları su ya da kişisel temaslarla bulaşıcı hâle gelmektedir. Oysa gerçekte bu rahatsızlıklar gıda kaynaklıdır. Sanayileşmiş ülkelerde bile her yıl, nüfusun yaklaşık %10’u gıda kaynaklı hastalıklara maruz kalabilmektedir.
Hâlen genetik değişiklikler yapılarak üretilmiş, başka bir ifadeyle transgenik gıdalar, gıdalardaki toksik özelliğe sahip kimyasal maddeler, gıda maddelerine çeşitli amaçlarla uygulanan ışınlar gibi konulara büyük bir kamuoyu ilgisi vardır.
Bu nedenle günümüzdeki küresel müdahale ve değişiklikler göz önüne alındığında, 21. yüzyılda gıda güvenliği konusunun daha da önem kazanacağı bir gerçektir. Yakın bir gelecekte de çevre kirliliğinin gıda kaynakları üzerindeki etkileri gündemin en önemli konuları arasında yer alacaktır.
Güvenli gıda tüketiminin en önemli şartlarından birisi güvenli gıdaları üretmektir. Güvenli bir gıda üretimini etkileyen faktörler arasında dünya nüfusundaki dengesiz dağılımı, çevresel zararları, sosyal ve kişisel faktörleri, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri sayabiliriz.
Özellikle nüfusun dengesiz dağılımı, gıda güvenliği ile ilgili çok ciddi problemlere yol açmaktadır.
Sanayileşmiş ülkelerde 60 yaş üzerindeki nüfusun, toplam nüfusa oranı bugün %22 civarındadır. Bu oranın 2025 yılına kadar %25’e ulaşacağı hesaplanmaktadır. Benzer durum, gelişmekte olan ülkelerde de mevcuttur. Yaşlı nüfustaki bu artış, gıda kaynakları da dâhil olmak üzere hastalıklara karşı direnci azalmış çok sayıda insanın ortaya çıkması demektir.
KİMYASAL KULLANIMI AZALMIYOR, ARTIYOR!
Gıda maddelerinin üretildiği, işlendiği ve tüketildiği alanlarda meydana gelen biyolojik ve kimyasal etkileşimler, kirlenmiş topraklar gıda kaynaklı hastalıkların oluşum riskini önemli derecede artırmaktadır. Nüfus artışı ve kırsal kesimden şehirlere plansız göçler çevre kirliliğini de beraberinde getirmektedir.
Endüstriyel işlemlerde ve tarımda kullanılan toksik özellikteki maddeler çevreye yayılarak bu yolla insanların tükettiği gıda zincirine girmektedir. Söz konusu kimyasalların gıdalarda çok düşük miktarlarda bulunmaları bile sağlık üzerinde ciddi olumsuz etkileri tetiklemektedir.
Bununla birlikte deney hayvanları üzerinde yapılan araştırmalar, tarımda kullanılan pestisitlerin çok az miktarlarının dahi, bu hayvanların bağışıklık sistemini olumsuz etkilediklerini ortaya koymaktadır.
Bütün uyarılara rağmen önümüzdeki 20-30 yılda tarımda kullanılan kimyasalların ve düzensiz nüfus dağılımıyla endüstriyel atıkların önemli artışlar göstereceği ortadadır. Bunların meydana getireceği sonuçlar da ciddi boyutlarda olacaktır.
YOKSULLUK VE BİLGİSİZLİK TEHLİKESİNE DİKKAT!
Kimilerine göre fakirlik, bazı kesimlerin de yoksulluk dediği ekonomik yetersizlik; kötü sağlık şartlarını hazırlayan en önemli faktördür. Bu nedenle de yoksulluk için “dünyanın en öldürücü hastalığı” ifadesi kullanılmaktadır. Gıda güvenliği açısından düşünüldüğünde ise varlıklı ve gelir düzeyi düşük gruplar arasında önemli farklılıklar mevcuttur. Zengin toplumlar, gıda tercihi ve gıdaların yanlış kullanımı gibi nedenlerden kaynaklanan daha az etkili hastalıklara maruz kalırken fakir toplumlarda şiddetli ishal, kolera, tifo gibi öldürücü salgın hastalıklar fazlaca görülmektedir. Bu arada dünya nüfusunun beşte biri yoksul sınıfına dâhildir ve bu oran maalesef giderek artmaktadır.
Tüketici tercihleri ve hayat tarzı da gıda kaynaklı hastalıkların oluşmasında etkili olmaktadır. Özellikle az işlenmiş, koruyucu madde katılmamış ve düşük tuz ya da düşük şeker içerikli gıdalara karşı talebin olduğu yerlerde, gıda kaynaklı hastalıkların riski de artmaktadır.