Topkapı Sarayı’nda yarım gün

Abone Ol

İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Bahadır Yaşık’ın davetiyle salı günü öğleden sonra Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan, İstanbul Ticaret Odası yönetim kurulu üyeleriyle Topkapı Sarayı’nı ve Arkeoloji Müzesi’ni gezdik. Programın sonunda Goldon Horn Oteli’nin terasında Ayasofya ve Sultanahmet Camisi üzerinden İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi manzarası eşliğinde istişareler yaptık. Programa İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, Topkapı Müzesi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sabri Küçükaşçı ve İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Coşkun Yılmaz’da katıldı.

Salı günü sarayın kapalı olması nedeniyle bu gezi çok daha kıymetli hale geldi. Yaklaşık 20 kişilik bir heyetle rehber Göksel Erdoğan’ın nezaretinde bilgi dolu bir Topkapı Sarayı ve Arkeoloji Müzesi turu yaptık. Topkapı Sarayı 1463-1845 yılına kadar Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezi oldu. Sarayı Fatih Sultan Mehmet yaptırıyor, her padişah bir ekleme yaparak sarayı genişletiyor. Yaklaşık 400 yıl cihan devletinin yönetim merkezi saray batı saraylarına göre mütevazı kalıyor.

İstanbul Boğaz’ını ve Haliç’i gören bu güzide tepenin seçilmesi ne kadar isabetli bir fikir. Yatay mimariye sahip sarayın en yüksek yeri Adalet Kulesi. Bu kule Osmanlı Devleti’nin sembolü “ADALET’i” temsil ediyor. 600 yıldan fazla dünyanın en büyük devleti olmanın sırrı burada yatıyor.

Sarayın ikinci dikkat çeken özelliği ise kapılarla birbirine bağlanan avlularla farklı bölümlere geçilmesidir. Sarayın etrafı “Sur-i Sultani” denen surlarla çevrilidir. Birinci avluya giriş kapısı Babı Hümayun’dur. Bu kapıdan girince sağda tarihi Aya İrini Kilise dikkat çekmektedir. Bu avluda sarayın ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bazı yapılar bulunuyor.

İkinci kapı Babüsselam Kapısıdır. Girişinde kelime-i Tevhit bulunan kapıdan ikinci avluya girilir. Girişte sol tarafta has ahırlar bulunuyor. Sağ tarafta Matbah-ı Amire bulunuyor. Mimar Sinan tarafından yapılan ve 5000 kişi için yemek çıkarılan mutfaklarda bulunan kap kaçak görülmeye değer.  En dikkat çeken bölüm padişahın sofrası; oldukça mütevazı ve sultanın tek başına yemek yemesi beni üzdü. Sultan olmak öyle dışardan bakıldığı gibi kolay değil. Mutfakta çıkan yemeklerin listesi de duvarda asılı. Göksel Bey güzel bir darbı meseli hatırlattı: “Türkler et yemekten, Giritliler ot yemekten, Arnavutlar inattan ölürlermiş.”

İkinci avluda ceylanlar dolaşıyormuş. Onlar için yapılan su içme kaplarından bir tanesi orijinal haliyle korunmuş. Bu bölüme padişahtan başka atla giriş yok. Divanı Hümayuna gelen heyet baş teşrifatçının nezaretinde konulan işaret taşlarının bulunduğu bölümde Babüssaade Kapısı’nı sultan orada imiş gibi selamlarmış. Adabı muaşeret kuralları kesin, net olarak herkesi bağlarmış.

Sarayı anlatmak bu yazının sınırlarını aşıyor, doğrusu siz de bir yarım gününüzü ayırıp sarayı görün. Daha öğrenecek çok şey olduğunu anlayacaksınız. İnşallah haftaya bir yazı daha yazacağım.