Ekonomide “tezgâhüstü piyasalar” diye bir tabir vardır. Belirli kuralları bulunmayan, fiziki bir yere sahip olmayan bir piyasa türüdür ve fiyatlar pazarlık yoluyla belirlenir! Nedense bu tabir, alavere-dalavere, antin-kuntin işleri anımsatıyor bana. Bu aralar referandum vesilesiyle siyasette (hayır blokunda) de buna benzer bir durumun yaşandığını görüyorum.
“Seni başkan yaptırmayacağız” sloganının mucidi kimdi; HDP. Demirtaş, bir grup konuşmasında üstüne basa basa, 3 kere tekrarlayarak “Seni başkan yaptırmayacağız” demişti. Hal böyle olunca Başkanlık karşıtı en büyük kampanyayı HDP’nin yürütmesi gerekmez mi? Şimdi referandum gelip çattı. Ama HDP, birkaç cılız ses haricinde ortalarda yok. Neden? Çünkü CHP ile (örtülü) anlaşma, uzlaşma bunu gerektiriyor.
HDP, “Hayır” cephesinde güçlü ve fiili bir kampanya ile katılırsa, CHP tabanının (Kemalist/Ulusalcı) ekseriyeti bundan rahatsızlık duyacak, sandığa gitmemek gibi bir tercihte bile bulunacaktır. HDP ile aynı blokta yer almak, bir kısım CHP’linin hafızasında, terörle, silahla, şiddetle yan yana durmak olarak yer ediniyor. PKK’nın hendekistan eylemlerinin arkasında duran, savunan HDP, bütün toplum nezdinde PKK ile aynı itibarı görüyor. Bunu bilen, gören CHP, HDP ile örtülü bir işbirliği yaparak, (Dikkat ederseniz, birçok CHP/Hayır cephesinin yazar-çizerleri, anketçileri, HDP’nin “Hayır kampanyası”na çok katılmaması yönünde telkinlerde bulunuyorlar) HDP’nin perde gerisinde kalması, çok göze batmaması senaryosunu devreye soktu. Deve kuşu, başını kuma sokarak kendisini kamufle ettiğini sanırmış! Milletin engin ferasetini ve Anadolu irfanının tecelli edeceği gerçeğini gözden kaçırıyor.
Referandumda “Hayır” diyeceklerin temel argümanlarından biri de “Ya Tayyip’ten sonra kötü bir başkan seçilirse”dir. Ha, yani siz Tayyip’in Başkan olmasına değil, ondan sonra gelecek olan Başkan(lar)ın sakat olmasından tırsıyorsunuz öyle mi?! Aklınızı yiyim sizin! Ne kadar sevimlisiniz yav. Bütün dediniz, tasanız, telaşınız bu yani öyle mi?
Başkanı kim seçiyor, bu millet. “Ya kötü biri başkan seçilirse” teziniz, milletin iradesini hafife almaktır. Milletin ferasetine, irfanına hakaret etmektir, güvenmemektir. Millet kimi seçeceğini bilir, merak buyurmayınız. “Millete rağmen” politikalarınızın miadı doluyor, “Biz sizin yerinize de düşünürüz” (Öküz Anadolulu) zorbalıkların modası geçiyor artık.
Çıkın delikanlı gibi “Artık istediğimiz gibi hüküm süremeyeceğiz, iktidar olmadan muktedir olma lüksünü yaşayamayacağız” deyin. Millet odaklı olacak olan yeni sistemle, vesayetinizin nihayete ereceğini saklamayın. Milleti tahkir, tezyif etme iltimasınızın ellerinizden alınacağını söyleyin. Kaçak güreşmeyin, minder dışına kaçmayın.
“Ya Tayyip’ten sonra gelecek olan Başkan iyi değilse, olmazsa” fırıldaklığınızın ne olduğunu biliyoruz. Siz tatlı canınızı sıkmayın, içinizi ferah tutun, kadehlerinizi yudumlayın, tatilinizi zinhar ihmal etmeyin. Arada bir “yaşam tarzımıza saldırı”, “irtica kapıya dayandı”, “laiklik tehlikede” soslu alarm zillerini de çalmayı unutmayın, gerisi hallolur!