Son günlerin gündemde olan tartışması, tesettür defilesi… Tesettür, defile, moda… Bu kavramları bir araya getirmek; Müslüman bir insanın zekâsıyla alay etmektir, hassasiyetleriyle dalga geçmektir, inançlarına saldırmaktır. Müslüman mahallesinde salyangoz satılıyor; birileri ise gönüllü müşteri…
“Moda” kelimesine TDK’nin sözlüğünde “1. Değişiklik gereksinimi veya süslenme özentisiyle toplum yaşamına giren geçici yenilik. 2. Belirli bir süre etkin olan toplumsal beğeni, bir şeye karşı gösterilen aşırı düşkünlük 3. Geçici olarak yeniliğe ve toplumsal beğeniye uygun olan” anlamları verilmiş. Verilen üç anlamda da ortak olan şey, “geçicilik” vurgusu… Fani olan dünyaya bel bağlamayıp bu dünyayı asıl dünya için imtihan yeri gören ve dünyaya aldanmama iddiasında olan bir Müslüman; nasıl olur da geçici zevklere, geçici beğenilere, geçici özentilere düşkünlük gösterebilir. Bu bir çelişki ve bu çelişkiyi açıklamak pek mümkün değil…
Müslüman insanın giyim tarzı, tesettüre uygun olmak kaydıyla örf, âdet, yaşanan bölge ve iklim şartlarına göre değişiyor. Her milletin kendi geleneği göreneği var ve bunun sonucunda da doğal olarak giyimde farklılıklar ortaya çıkıyor. Ne giyeceğinize örf, âdet, bölge ve iklim şartlarınıza göre siz karar veriyorsunuz. Özgürsünüz yani… Bu da bir zenginlik oluşturuyor.
Peki, moda olunca ne oluyor? Ne zaman, nerede, ne giyeceğinize; neyin size daha çok yakışacağına sizin adınıza sizi sizden daha iyi tanıyan(!) tasarımcılar, modacılar karar veriyor. Siz de kim oluyorsunuz ki kendi giyeceğinize, kendi tüketeceğine karar veresiniz.
“Marka, insanların birikimlerini ellerinden çabucak almak için ortaya çıkarılmış modern bir soygundur.” demiş biri… Bir insan, hele de bir Müslüman, göz göre göre kendini soy/un/durur mu? Bu bir israftır, kendini ahmak yerine koydurmaktır!..
Hâl böyleyken tesettürün defilesi ve modası da ne oluyor? Tesettürün amacı; “setretmek, örtmek, görünürlüğü azaltmak” ise tamamen “görünmeyi, fark edilmeyi, beğenilmeyi” teşvik eden defileyle, modayla tesettür nasıl bir araya gelir? Müslüman bir kadın, nasıl böyle bir akıma kendini kaptırabilir? Müslüman bir erkek; nasıl olur da karısını, kızını, kardeşini böyle bir akıma kurban edebilir?
Moda, acziyettir. Müslüman ise izzet, hassasiyet, haysiyet sahibidir. Müslüman acziyet içinde olamaz. Ne giyeceğine, ne yiyeceğine, ne tüketeceğine, nasıl yaşayacağına modaların, markaların karar verdiği bir hayat; Müslümanca bir hayat olabilir mi?
Fatma Barbarosoğlu, “Moda ve Zihniyet” kitabında “Kıyafet, sahip olunan dünya görüşünün aynasıdır.” der. Şu anda özellikle Müslüman kadınlarımızın ekseriyeti, takvayı çoktan imaja kurban etti. Biz erkekler de çok masum değiliz, buna çanak tuttuk. Müslüman erkekler de en az Müslüman kadınlar kadar -aslında çok daha fazla- sorumlu tesettürdeki yozlaşmadan. Bu konu çok söz götürür daha. En iyisi mi siz okumadıysanız Fatma Barbarosoğlu’nun “Moda ve Zihniyet” ile “İmaj ve Takva” kitaplarını okuyuverin… Belki bazı şeyler, zihin dünyanızda daha da netleşir…