Terörü bitirmeden belediyeler güçlendirilmemeli(ydi)

Abone Ol

En son Derik Kaymakamı Muhammed F. Safitürk’ün acı şehadetinin bize öğrettiği hâlâ bir şey yoksa vâesefâ! Şimdi de kaymakamlar yerine belediye başkanlarının Doğu ve Güneydoğu’daki belediye başkanlıklarına görevlendirilmesi söz konusu. Bunun çözüm olmadığını hepimiz biliyoruz.

Nedir konuşulmayan sorunlar?

En son söylenmesi gerekeni en başta söylemekten geri duramayacağım. Pek çok konuda olduğu gibi bu sorunun da temel nedeni; Ortadoğu’nun kadîmtam yetkili olanların az sorumlu, tam sorumluların da az yetkili olması ilkesinden kaynaklanmaktadır.

Başlıkları maddeler halinde sıralarsak:

1580 Sayılı Belediye Kanunu yerine, ilgili kamuoyunda çok az tartışılarak yerel yönetim özerkliğini güçlendiren 2005 tarihli 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun yürürlüğe konması,Büyükşehir sınırlarının, çok aceleye getirilerek Kocaeli ve İstanbul gibi büyükşehir sosyolojisini tüm Türkiye büyükşehirleri sosyolojisi sanılması yanılgısına düşülmesi ve il sınırlarına teşmil edilmesi,Büyükşehir sınırları değişen illerin İl Özel İdaresi uhdesinde olan köy hizmetleri görevinin büyükşehir belediyelerine devredilmesi ve il özel idarelerinin lağvedilmesi,

2003 yılında yayımlanan 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’ndaki mali sorumluluğu, kurumun tam yetkilisi olan üst yöneticiden daha alt birimlere kaydırılması ve “mali kontrol yetkilisi” başlıklı maddenin tümden lağvedilmesi gibi sebepler, bu sorunların birikerek bugünlere gelmesine neden olmuştur, diyebiliriz.

Sorunun kaynağı elbette siyasidir, bunu görmezden gelmiyoruz. Ama bölgedeki belediyelerin terörü adeta finanse etmesini kolaylaştıran nedenleri araştırırken bu düzenlemeleri de görmezden gelemeyiz.

Parayı takip et, suçluyu bul ilkesi gereği, kamu kurumlarında meydana gelen her türlü olayın, etkinliğin veya hizmetin kesinkes mali bir tarafının olduğunu görüyoruz. Ama aynı hizmetin mutlaka bir hukukî yanı veya denetimsel bir yanı olmak zorunda değildir.

Büyükşehir belediyelerinin hizmet sınırlarının il mülkî sınırları ile aynı olması ve büyükşehir sayısının arttırılmasını sağlayan 6360 Sayılı Kanun 2012 tarihinde yasalaşmıştı. Aynı kanunla 30’a çıkan büyükşehirlerdeki İl Özel İdareleri de lağvedilerek görevleri ilgili büyükşehir belediyelerine devredilmişti.

Böylece kapanan İl Özel İdareleri’nin personeli bölgedeki belediyelerin insafına terkedilmiş, hiç bir mali sorumluluğu olmayan belediye başkanlarının şifahi talimatları ile yöneticiler her türlü harcamayı yapmak zorunda bırakılmışlardır.

Çözüm önerim:

1) Üst yöneticilerin mali sorumlulukları tekrar sağlanmalı, 2) Mali hizmetler birimleri doğrudan üst yöneticiye bağlanmalı, 3) Belediyelerin temsil ve ağırlama giderlerinin özel kalem dışında kullanılmasına fırsat verilmemeli, 4) İl Özel İdareleri valiliklere bağlı olarak tekrar kurularak görevine devam etmeli.