Mısır’ın başkenti Kahire’nin batısında Cuma günü turistlerin bulunduğu bir otobüsü hedef alan saldırıda dört kişi öldü.
Piramitlerin bulunduğu bölge yakınlarında gerçekleşen olayda ölenlerin üçü Vietnamlı turist, biri de Mısırlı tur rehberi.
Yol kenarındaki bir duvara yerleştirilen bomba otobüsün geçişi sırasında patlamış, ölenlerin dışında şoför ve on turist de yaralanmıştı.
Saldırının ardından Mısır İçişleri Bakanlığı, ülke çapında eş zamanlı baskınlar düzenlendiğini ve 40 teröristin öldürüldüğünü açıkladı.
Açıklamada, öldürülen kişilerin turist otobüsünü hedef alan saldırıyla bağlantılarının olup olmadığı konusunda herhangi bir bilgi verilmedi.
Mısır güvenlik güçlerinin terör saldırısının ardından gerçekleştirdiği operasyonlar eylemi aydınlatmaya yönelik olmaktan tamamen uzak.
Olaydan hemen sonra onlarca kişinin katledilmesi daha çok “yargısız infaz” niteliği taşıyor.
Bu nedenle de soru işaretlerine yol açıyor.
Öldürülen kişiler gerçekten de militanlar mıydı?
Yoksa terörist diye sıradan vatandaşlar mı katledildi?
Niçin gözaltına alınıp yargılanmadılar?
Onca kişinin arasından tek bir tanesinin dahi sağ olarak ele geçirilememiş olması mantıklı değil.
Mısır güvenlik güçleri her terör eyleminin ardından o eylemle uzaktan yakından ilgisi olmayan kişileri katlederek “devlet terörü” mü uyguluyor?
Bu sorular gündeme geliyor, çünkü bu konuda güçlü şüpheler var.
Ayrıca yakın geçmişte görülen başka örnekler söz konusu.
Örneğin İtalyan öğrenci Giulio Regeni’nin üç yıl önce gözaltına alınıp işkence edilerek öldürülmesinin ardından da benzer gelişmeler yaşanmıştı.
Mısır güvenlik güçleri, Regeni’nin cesedinin Kahire-İskenderiye arasındaki çöl yolunda bulunmasından iki ay kadar sonra bir eve baskın düzenlemiş ve beş kişiyi katletmişti.
O operasyonun ardından yapılan resmi açıklamada öldürülen kişilerin Regeni’yi kaçırıp işkence eden çetenin üyeleri olduğu ileri sürüldü.
Böylece dosya kapatılacaktı.
Fakat İtalya açıklamayı inandırıcı bulmadı ve gerçeğin ortaya çıkarılmasını istedi.
Bugün gelinen noktada artık şunu biliyoruz:
O gün yargısız infazla öldürülen beş kişinin Regeni cinayetiyle en ufak ilişkileri yok.
Belki başka suçlardan aranan kişilerdi.
Belki de hiçbir suçları olmayan sıradan insanlardı.
Cinayetin aydınlanması için yapılması gereken şüphelileri tasfiye etmek değil gözaltına alıp adil bir şekilde yargılamaktı.
Mısır’da şimdi birçok kişi şu soruyu soruyor:
Artık her terör olayından sonra güvenlik güçleri olayı aydınlatıp failleri yakalamak ve yargılamak yerine rastgele yargısız infazlar mı gerçekleştirecek?
Tabii bu soru doğal olarak bir başka soruyu da gündeme getiriyor:
Adil bir yargılama olmadıktan sonra şüpheliler gözaltına alınıp yargılansa ne olacak?
Cuntanın ülkede kurduğu sistem baştan sona bozuk.
Yanlışlıklar birkaç değişiklikle düzeltilecek gibi değil.
Darbe sürecinde ve sonrasında gözaltına alınan Müslüman Kardeşler liderlerinin davalarındaki keyfilik ve hukuk katliamı ortada.
Cemaatin siyasi kanadı Hürriyet ve Adalet Partisi Genel Sekreteri Muhammed El-Biltaci daha birkaç gün önce duruşmada güldüğü gerekçesiyle iki yıl hapis cezasına çarptırıldı.
El-Biltaci, 15 Şubat’taki duruşmada da bir görgü tanığına soru sorarken gülerek mahkemenin saygınlığını ihlal ettiği ve yargıya hakaret ettiği gerekçesiyle bir yıl hapse mahkûm edilmişti.
Böyle bir yargının olduğu ülkede güvenlik güçlerinin yargısız infaz yapmasına şaşmamak gerek.