Gündem

Terör saldırılarının perde arkasında ne var?

Abone Ol

Gökhan Erek / Özel Haber

Türkiye, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde, üs bölgemize sızmaya çalışan teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan dokuz askerimizin yasını tutuyor. Güvenlik güçlerimiz tarafından yapılan hava harekâtlarıyla terör yuvaları vurulurken, şehitlerimizin kanı da yerde kalmadı.

Peki Türkiye’ye yönelik saldırılar neden yapılıyor? Terörle mücadelede nasıl bir strateji izleniyor? Türkiye’nin, son dönemde ortaya koyduğu dış politika ve söylemlerden rahatsız olan ABD başta olmak üzere Batı, maşaları PKK ve terör örgütleri tarafından Türkiye’ye operasyon mu çekiyor? Terör yuvalarına geniş kapsamlı kara harekâtı düzenlenecek mi?

Emekli Tuğgeneral Prof. Dr. Esat Arslan, Diriliş Postası’na değerlendirdi.

TÜRKİYE’Yİ SAF DIŞI ETME GİRİŞİMİ

Prof. Dr. Esat Arslan, Türkiye’ye yönelik bölücü terör örgütü tarafından son günlerde gerçekleştirilen saldırılarla ile ilgili, “Yapılan saldırı, MİT’in ajan operasyonu ile istihbarat servisleri bakımından dünyadaki yeri sorgulanan İsrail’in; Yemen’de Husiler üzerine ABD ve İngiltere ile birlikte ortak hava harekâtını gerçekleştirdiği gün düzenlenmiştir. Bu durum bölücü terör örgütü PKK’yı bu operasyona angaje etmek suretiyle Gazze konusunda diplomasi alanında etkin faaliyetleri yürüten Türkiye’yi saf dışı etme girişimidir.” ifadelerini kullandı.  

Prof. Dr. Arslan,  İsrail’in, 5 subayını Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (İKBY) bölgesine teröristleri SİHA ve füzelere karşı sinyal bozma eğitimi vermesi amacıyla gönderdiğini hatırlatıp, “İsrail’in hamleleri, bu bakımdan değerlendirilebilir.” şeklinde konuştu. 

ARAZİ VE ALANA HÂKİMİYET ÖĞRETİSİ 

Türkiye, ülke içinde ve sınır ötesinde terörle mücadelesini kararlılıkla sürdürürken güvenlik güçlerimizin izlediği strateji ise merak edilen konular arasında yer alıyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile Türk Güvenlik Kuvvetleri’nin  terörle mücadele öğretisinin, doğrudan ‘Arazi ve Alana Hâkimiyet Öğretisi’ olduğunu söyleyen Prof. Dr. Arslan, sözlerine şu şekilde devam etti, “Türk Güvenlik Kuvvetleri 2014 yılından itibaren bu sistemle mücadelesini sürdürmüştür, hâlen de sürdürmeye devam etmektedir. 2014 yılının bir başka ayırıcı özelliği bölücü terör örgütünün kış koşullarında eylemsizlik içerisinde bulunması açılımını bırakmasıdır. Bu konunun en çarpıcı örneği gerek ABD’nin gerekse İsrail’in PKK’yı başta eğitim olmak üzere; araç, gereç, donanım ve mühimmat bakımından desteklemesidir. Buna karşı Türk Silahlı Kuvvetleri de gereken tedbirlerini almıştır.”

KIŞ ŞARTLARINA UYGUN EĞİTİM

1 Temmuz 2015 tarihinde Sarıkamış/Kars bölgesinde Derin Kar ve Şiddetli Soğuklarda Muharebe Eğitim Merkezi Komutanlığı’nın kurulduğunu hatırlatan Prof. Dr. Arslan,  “Tam da bu aylarda örneğin geçen yıl 5 Aralık 2022 - 6 Ocak 2023 tarihleri arasında bu bölgelerde görev alacak personele ‘11’inci Dönem Derin Kar ve Şiddetli Soğuklarda Muharebe, Askeri Kayakçılık, Çığ ve Çığda Arama Kurtarma Kursu’ verilmiştir.” ifadelerini kullandı. 

ÖNLEYİCİ SALDIRI DOKTRİNİ

Prof. Dr. Arslan, Türk Güvenlik Kuvvetleri’nin bir zamanlar yapılageldiği gibi, yangını söndürmeye giden itfaiye eri yaklaşımını terk ettiğini hatırlatıp, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Türk Güvenlik Kuvvetlerimiz, ‘Önleyici Saldırı Doktrini’ni arazide ve alanda egemen kılmıştır. Bir noktada bu koruyucu hekimlik, hıfzıssıhha gibi Halil Rıfat Paşa’nın veciz bir şekilde ifade ettiği, ‘varlığını hissettiremediğin yer senin değildir’ özdeyişinde olduğu gibi bu doktrine göre, arazide, alanda hâkimiyetini egemen kılma zorunluluğu vardır. Bilinen bir gerçektir ki ulaşamadığın, dokunamadığın, varlığını hissettiremediğin yer senin değildir. Sivas’ın meşhur valisi Halil Rıfat Paşa’nın bu sözü, yine Sivas’ın girişinde yazılıdır. PKK/KCK terörüyle mücadele Türkiye’de uzunca bir süre silahlı güç kullanma ekseninde yürütülmüş, ancak bu yöntemle arzu edilen sonuca ulaşılamayınca son dönemlerde çok boyutlu mücadeleye geçilmiştir.”

TERÖRLE MÜCADELEDEN TERÖRİZMLE MÜCADELEYE

30 yılı aşkın bir süredir  uygulanan klasik güç kullanma modelinin sadece Türkiye’ye özgü bir durum olmadığını hatırlatan Prof. Dr. Arslan, “Benzer sorunlarla karşılaşan ülkeler de mücadeleyi başlangıçta benzer yöntemlerle yürütmüş, zaman içerisinde durumun daha karmaşık hale gelmesiyle, mücadeleyi teröristle mücadeleden terörizmle mücadele zeminine kaydırarak çok boyutlu mücadeleye geçmişlerdir." ifadelerine yer verdi. 

ÇOK BOYUTLU ZEMİNE TAŞINDI

Terörün şiddet eylemleriyle başlaması nedeniyle başlangıçta silahlı güçle tepki gösterilmesinin doğal olmakla birlikte mücadelenin gecikmeden çok boyutlu zemine taşındığını dile getiren Prof. Dr. Arslan, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Doğru bir yaklaşımla Türkiye Cumhuriyeti  ya da bir şekilde sadece Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) teröristle mücadele etmemekte, sadece bataklığı kurutma işlevleriyle uğraşmamakta, Türkiye Cumhuriyeti  bütünüyle, tüm millî güç unsurlarıyla terörizmle mücadele etmektedir.”

DIŞ POLİTİKADAKİ BAŞARI RAHATSIZ ETTİ

Türkiye’nin, son dönemde ortaya koyduğu dış politika ve söylemlerden ABD başta olmak üzere Batı’nın rahatsız olduğunu belirten Prof. Dr. Arslan, “Türkiye Cumhuriyeti her şeyin farkındadır. Mesele bugünün meselesi değildir. Geçmişten günümüze artarak gelmiştir.  Hep birlikte anımsayalım, BM Genel Kurulu, 13 Aralık 2023 tarihinde, Gazze'de acilen insani ateşkes istenilen karar tasarısını ABD’nin içinde bulunduğu 10 ‘hayır’ oyuna karşılık, 153 oyla kabul etmiştir. İkincisi ise Türkiye, dünyanın her bir tarafında MOSSAD’a karşı operasyon çekmiştir.” diye konuştu. 

ÜLKEMİZİN DİPLOMATİK ZAFERİ

27 Ekim 2023 tarihinde BM Genel Kurulu’nda Gazze’de insani ateşkes talebinin yer aldığı bir önceki kararın 121 oyla kabul edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü, “Bir buçuk ay sonrasında daha da ezici bir çoğunlukla kabul edilen tasarıda ‘evet’ oyu kullanan ülke sayısının, 32 ülke daha eklenerek 153’e yükselmesi dikkati çekmişti. ‘Hayır’ oyları 14’ten 10’a düşerken çekimserlerin de 45’ten 23’e düşmesi işgalci güce desteğin yok olduğunu da ortaya koymuştur. Bu Türkiye Cumhuriyeti'nin ortaya koymuş olduğu bir diplomatik zaferdir.”

ABD YALNIZLAŞIYOR

Prof. Dr. Arslan, yaşanan gelişmelerin, ABD’nin yalnızlaştığının göstergesi olduğunu vurgulayıp, “Sadece bu kadar mı? Kuşkusuz hayır. İsrail’in hem Gazze’de hem de Batı Şeria’da icra etmiş olduğu etnik temizlik, soykırım ve savaş suçlarında ABD ile ortaklığı yüzüne vurulmakta, bölgesel müttefiklerle zar zor toparladığı ilişkiler ağı da  çatırdamaya başlamıştır. Öte yandan seçim iklimine girilirken ABD seçmeni tarafından, savaşın ekonomik maliyetinin artmasının bağırtıları da  yeri göğü inleten bir durumu  göstermektedir. Unutmayalım, ABD seçmeni eti 10 sent ucuza almak için üç metro durağı öteye gider.” dedi.

GENİŞ KAPSAMLI KARA HAREKÂTI YAPILACAK MI?

Türkiye’ye yönelik bölücü terör örgütü tarafından gerçekleştirilen saldırılara karşılık sürecin, Türkiye’nin bölgede kapsamlı bir büyük kara harekâtı yapana kadar devam edeceğini vurgulayan Prof. Dr. Arslan, sözlerini şu şekilde sonlandırdı, “Bu süreci Türkiye’nin akilane bir biçimde yöneteceğinden hiçbir Türk vatandaşının kuşkusu olmamalıdır. Unutmamak gerekir ki toprağa düşen her şanlı Türk askeri, ondan doğmayan, doğmayacak olan bir neslin de bitişini, körelmesini acı da olsa dikte ettirmektedir. Her bir askerimiz, gelecekte kendisinden sonra doğmayacak olan bir nesille birlikte yitişi de maalesef simgelemektedir. Yapılması gereken ise Ulu Türk Hakanı Başbuğ Atilla’nın dediği gibi; eğer sınırda sorun varsa bunu gidermenin tek yolu o bölgeden çekilmek değil, sınırı genişletmektir.”