ABD, Türkiye’den vize başvurusu almayacağı açıkladı. Türkiye de restinize rest dedi ve karşılıklı olarak vize işlemleri durduruldu. Uluslararası mütekabiliyet çerçevesinde diplomaside irade beyanı olan bir tavır ortaya konuldu. İzzetimize, şerefimize, özgürlüğümüze vurulmaya çalışılan gem yok edildi.
Amerika’ya olması gereken cevabı verdik ama en yüksek ses Amerika’dan önce içimizdeki Amerikancı, bedeni buradan cüzdan almış ama gönlü oradan fahri vatandaşlık almış kimi sözde antiemperyalist özde mandacı tiplerden geldi.
Sonuçta dünya üzerindeki 206 ülkeden herhangi birisinin vize vermek istememesi neden bu kadar dokunurdu ki bu tiplere? Onların tepkisi bizi de yanınıza almadan vize başvurularını neden iptal ettiniz tepkisiydi?
Bu tiplerin kahir ekseriyeti ise ülkemizin mümtaz solcularından oluşmaktaydı. Mezkûr solcular ABD ve dolayısıyla ABD kaynaklı emperyalist akımların tamamına karşı olduklarını söyleyip dururlardı. İş-emek-devrim sloganlarıyla büyüdüler. Amerika’ya ve emperyalizme karşı gelen(!) Che Guavera onların idolü değil miydi? Göğüslerindeki tişörtlerde kafalarındaki bandajlarda onun baskılı resimlerini taşımıyorlar mıydı? Kalplerinde onun sevgisini beslemiyorlar mıydı?
Türkiye ile ABD arasında karşılıklı vize resti olunca dışarıdakine havlayamayıp evdekini ısırır oldular. Aşırı düzey aşağılık kompleksiyle rüyaları olan ülkenin hasretini çeke çeke yer ile yeksan olacakları günü bekleme korkusu karabasan gibi çöktü üzerlerine.
Bunlar zannediyorlar ki bu Amerika bizi seviyor da başımızdaki Erdoğan olduğu için böyle yapıyorlar. Zannediyorlar ki biz onları çok sevdiğimizde onlar da bizi çok sevecek ve biz onlar sevince kurtulacağız. Bizi asla, hiçbir zaman, katiyen sevmediler, sevmeyecekler. Biz de onları mü’min olmadıkları müddetçe sevmedik, sevmeyeceğiz.
Herkes yapıp ettiği ile bir tercihte bulunuyor. Her seçimin bir vazgeçiş olduğunu bilerek bir tarafı seçiyor. Gâvuru severek ve ona tabi olarak bu dünyayı tercih etmek demek Hakk’ın karşısında yer almak, Hakk’a karşı yarattıklarını tercih etmek demektir.
Ayet-i Kerime ile sabit mefhumlar kıyamete kadar değişmeyecektir. “Siz kâfir olmadıkça sizi asla sevmezler!” buyruluyor. Hatlar belli, çizgiler net, duruşlar açıktır.