Öncelikle tüm İslam âleminin Ramazan-ı şerifinin hayırlara vesile olması dileğimle başlayayım yazıma ve ayrıca efsane boksör Muhammed Ali’yi yâd edelim, Hakka yürüdü, makamı cennet bahçelerinden olsun inşallah.
Geçenlerde bir spor kanalının canlı yayın programına denk geldim. Yorumda bulunan şahsiyetin ağzından öyle kelimeler dökülüyordu ki, kendi kendime, galiba bu şahsiyetin şekeri yükselmiş dedim. Konu futbol ve her şey gayet normal seyrinde giderken hangi ara oraya geldi anlamadım ama şahsiyet bir öfkeyle stüdyoda bulunanlara “Beyler artık birbirimize Aziz Yıldırım başkanlığı ne zaman bırakacak sorusunu sormak yerine bu adamın gitmesi için sürekli bu konuyu dillendirmemiz lazım” demez mi? Ben bir an yanlış mı duydum diye kalakaldım. Bu nasıl bir nefrettir? Bu nasıl bir kindir? Öyle bir tepki var ki şahsiyette sanki Aziz Yıldırım’ı Fenerbahçe başkanlığına o getirmiş. Ya arkadaş sen Aziz Yıldırım’ın başkanlığını eleştirebilirsin, yaptığı icraatları eleştirebilirsin, transfer politikasını eleştirirsin veya sevmiyor da olabilirsin ki öyle de görünüyor ama “Bu adam gitsin artık” diyemezsin. Çünkü birileri çıkar sana “Sen kimsin be adam?” diye sorar. Aziz Yıldırım’a gitmesi adına kinlerini kusmak için televizyon kanallarının güvenlik güçlerini dayanak (baston) gibi kullanarak canlı yayın odasına çıkanlar, kurumun müdürünü çaycı sananlar, Aziz Yıldırım gitsin diye o kanal senin bu kanal benim geziyorlar. İyi de amca sen ne zaman bırakacaksın bu işleri, hu.
Yine bir başka spor kanalı, yine canlı yayın. Orada gündem transfer. Hedef ise Fenerbahçe ve tabii ki Aziz Yıldırım. Konu Gökhan Gönül; Fenerbahçe’de mi kalacak, Beşiktaş’a mı gidecek?.. Ben de çok zamandır merak ediyordum bu konuyu. O merakla şöyle bir bakayım, gazeteci televizyoncu istihbaratından nasıl bir haber çıkacak diye kendimi demirledim ekrana. Tam o sırada telefon bağlantısı yapılıyor, Fenerbahçe hakkında istihbaratları sağlam olan duayen bir gazeteciye, konu soruluyor, Gökhan’ın Fenerbahçe’de kalacağı bilgilerini paylaşıyor gazeteci arkadaş ve yayından ayrılıyor. İşte tam da buradan itibaren komedi mi desem hokkabazlık mı desem, ismini bulamadığım bir program başlıyor. Stüdyoda iki moderatör ile bir zamanlar Beşiktaş’ta oynamış lakin yıldızı hiç parlamamış eski bir futbolcu var. Moderatörlerden biri -denk geldikçe takip ettiğim için biliyorum- egosu tavanda geziyor, tek konuştuğu Fenerbahçe başkanı, hocası vs… Stüdyoda tezgah kurulmuş, birikenlerini kusmak için zemin hazırlıyorlar.
Önce moderatörlerden egosu tavan yapmış olanı duayen gazetecinin söylediklerine tezat olarak Gökhan’ın Fenerbahçe’yle anlaşmadığını, anlaşamamasının tek nedenin para olmadığına vurgu yaparak yapıştırıyor egolu tahminini: “Bence Gökhan Fenerbahçe’de oynamak istemiyor.” Bir de burada gazeteci arkadaşla istihbarat krizine giriyor, yok benim istihbaratım yok senin istihbaratın… yarışı dedim ya, ah o egolar. Derken eski bir Beşiktaşlı yönetici telefonla bağlanıyor yayına cümbüş başlıyor.
Nasipse yarın devam edelim…