Tarihî sorumluluk

Abone Ol

Pazar günü Türkiye’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda sandıktan çıkan sonuç sadece ülke içinde değil sınırlarımızın ötesinde birçok yerde coşkuyla kutlandı.

Azerbaycan’dan Lübnan’a, Bosna’dan Moritanya’ya, Filistin’den Pakistan’a ve Somali’den Katar’a kadar farklı ülkelerde insanlar, Türk bayraklarıyla sokaklara dökülüp sevincini dile getirdi.

Seçim sonuçları kadar Türkiye’ye gösterilen bu büyük sevgi ve bağlılık da çok iyi okunmalı.

Türkiye’nin artık sadece Türkiye’den ibaret olmadığını görerek ona göre davranmak ve politika geliştirmek gerekiyor.

Türk halkının oylarıyla onay verdiği “Türkiye Yüzyılı” projesinin başarılı olabilmesi ve hedeflerine ulaşabilmesi için de buna ihtiyacımız var.

Pazar akşamı dünyanın dört bir köşesinden gelen görüntüler, Türkiye’ye tarihî bir sorumluluk yüklüyor.

Türkiye, şu andan sonra gönül coğrafyasına asla sırtını dönemez.

Ankara’da göreve gelecek hiçbir hükûmet bu sorumluluğu üstlenmekten kaçınamaz/kaçınmamalı.

Artık hiç kimse Somali’den, Katar’dan, Suriye’den ve Libya’dan askerlerimizi çekme gibi bir şeyden bahsetmemeli.

Savunma sanayisi projelerine engel olmayı ve Mavi Vatan’dan vazgeçmeyi aklına dahi getirmemeli.

Hiçbir politikacı, terör örgütleriyle masaya oturup kapalı kapılar ardında yaptığı pazarlıklarda oy uğruna terörle mücadeleden taviz vermeyi taahhüt edememeli.

Amerikalı ve Avrupalı büyükelçiler, Türk halkının özgür iradesini ipotek altına almaya ve yönlendirmeye kalkışamamalı.

Yabancı ülkelerin istihbaratlarıyla bağlantılı kişiler milletvekili dokunulmazlığının ya da şöhretlerinin arkasına saklanarak toplumu bölecek, halkı kin ve nefrete sevk edecek, ülkenin güvenlik ve istikrarına darbe vuracak operasyonlara imza atma cüreti gösterememeli.

Bu topraklarda yaşayan hiç kimsenin sırtını dışarıya dayayıp Türkiye’ye operasyon çekmeye kalkışmasına izin verilmemeli.

CNN International’da seçim sonuçlarını değerlendiren İngiliz gazeteci Richard Quest, “Şu anda hangi küresel krizi ele alırsanız alın, Türkiye çok önemli bir rol oynayacak.” dedi.

Küresel denklemde böylesine önemli bir noktaya ulaşan Türkiye’yi artık Amerika’nın ve Avrupa’nın çıkarlarını önceleyen çapsız liderler yönetemez/yönetmemeli.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, geçenlerde bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, Türkiye’de bundan sonra Amerikan eksenli politika yapanların hain olarak niteleneceğini söyledi.

Öyle de olmalı.

Önümüzdeki beş yıl bunun için oldukça önemli ve yapılacak çok şey var.

Türkiye Yüzyılı’nda Türkiye’nin millî menfaatleri aleyhine faaliyette bulunanlar, ülkemizin büyükelçiliklerinde ve konsolosluklarında çalışamazlar/çalışamamalılar.

Paris’e gidip Türk halkını aşağılayan ve Türkiye’yi şikâyet edenler bu ülkenin kaynaklarıyla beslenemezler/beslenmemeliler.

Hepsinden önemlisi Türkiye’nin millî güvenliği ve yüksek menfaatleri, hükûmetin değişmesiyle taviz verilebilecek ve vazgeçilebilecek bir konu olamaz/olmamalı.

Türkiye’nin bu beş yılda millî bir muhalefete kavuşmasını sağlamamız, terör örgütlerinin ve yabancı ülkelerin vesayetine son vererek muhalefeti de özgürleştirmemiz gerekiyor.

Aksi takdirde “Türkiye’nin yüzyıl geriye gitme ve tüm kazanımlarını kaybetme tehlikesi” her seçimde yeniden hortlar.