Ankara’da siyaset kazanı kaynıyor.
Önümüzdeki dönemin yeni gelişmelere gebe olduğunu anlamak için kahin olmaya gerek yok.
Bu hareketliliğe etki eden içeride ve dışarıda çeşitli faktörler var.
Bu faktörlerin ne olduğundan ziyade beni daha çok ilgilendiren kısmı, yeni siyaset tablosunda sahne alan aktörlerin ‘Niçin?” sorusuna verdikleri cevaplar…
Türkiye, bir süredir dışarıdan çepeçevre kuşatılmaya çalışılıyor.
Kuşatmanın hedefinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında güçlenen ve tam bağımsızlık yolunda ilerleyen Türkiye olduğunu artık dost da düşman da net olarak görüyor.
Bu kuşatmanın en önemli aktörleri ise şüphesiz ki içerideki figüranlar.
ABD’nin yeni Başkanı Biden’in Erdoğan’ı seçimlerde yenilgiye uğratmak için muhalefetle alenen işbirliği yapacaklarını ilan etmesiyle birlikte pastadan daha fazla pay kapmak için heveslenen manda zihniyetli işbirlikçilerin’ ‘gözleri parlamaya başladı. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun ABD ve Avrupa’nın Türkiye ve Erdoğan’a karşı birlikte hareket etmesi gerektiği yönündeki açıklamaları ise parlak gözlere cila sürdü.
Tüm bu gelişmelerden sonra ne olduysa siyasette peşi sıra ilginç çıkışlar görmeye başladık.
Örneğin 40 yıl düşünseniz FETÖ’nün çamuruna su taşıyacağına ihtimal vermeyeceğiniz Ahmet Davutoğlu, kendisine olan saygıyı tüketmek istercesine 17-25 Aralık darbe girişiminin argümanlarıyla muhalefet üretme pespayeliğini sergiledi.
Anadolu’da gittiği illerde bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar insan tarafından karşılanan, otobüsle tur attığı caddelerde kimsenin dönüp bakmadığı Babacan önce 28 Şubat’ı akladı, ardından Demirtaş’ı yağlama yıkama kuyruğuna girdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sert bir dille uyarılan Bülent Arınç’ın da takıldığı bu kuyruğu büyük fotoğrafla birlikte okuyunca kuşatmanın nihai amacına ilişkin de biraz fikir sahibi olduk.
Elbette bu büyük fotoğrafa arka fon oluşturan en önemli gelişme gündemin orta yerine bomba gibi düşen CHP, İP, Saadet ve HDP’nin birlikte yürüttükleri Anayasa çalışmasının ifşa olmasıydı.
MHP’nin Müslüman-Türk milliyetçiliğini beğenmeyerek ayrılan ve tümüyle ırkçı ve faşist bir tabana hitap edecek kadar marjinal bir parti olarak kurulan İP’in ‘federasyon’ kelimesinin masaya konulduğu bir Anayasa çalışmasının içerisinde bulunduğunun ortaya çıkarılması İP’in içerisinde bulunduğu acınası halden çok daha çarpıcıydı.
Bu çalışmayı inkar için akla karayı seçen Akşener’in Saadet Lideri Karamollaoğlu ile birlikte yaptığı basın toplantısı sonrası kameralara yansıyan diyalog tüm inkar söylemlerini de yerle yeksan etti.
Akşener’in ‘Anayasa iddialarını birlikte reddedelim’ sözüne Karamollaoğlu ‘Biz genel ilkeleri belirledik’ karşılığını verdi. Akşener Karamollaoğlu’nun sözlerini ‘O ayrı… O ayrı… Neyse ne’ ifadeleriyle kesti ve salondan çıktı. Bu diyalog Anayasa çalışmasının doğruluğunu teyit eden diyalog olarak kayıtlara geçti.
CHP cephesini bilerek sona bıraktım. CHP’nin Biden’in içerideki resmi ortağı olduğunu bilmeyen yok. Zaten bunu da CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Emekli Büyükelçi Ünal Çeviköz de geçtiğimiz günlerde Biden’den beklentilerini açıklarken bir kez daha ilan etti. Çeviköz, Biden’in Türkiye’deki hukuk sistemi, demokrasi, güçler ayrılığı gibi iç politikayla ilgili hususlara el atmasını isterken ‘medya, ifade, toplanma özgürlüğü gibi tüm temel hak ve özgürlüklere çok güçlü bir vurgu yapması”nı bekleyecek kadar da ileri gitti. Yine CHPli Ekrem İmamoğlu’nun ‘yaranma İngilizcesi’yle paylaştığı videoda Türkiye’yi batıya şikayet eden söylemlerini tüm bunlarla birlikte dinleyince ve okuyunca her halde fotoğrafın parçaları sizde de yerli yerine oturmuştur diye düşünüyorum.
Ankara siyasetini önümüzdeki dönemde işte bu tablo şekillendirecek.
Gerek CHP, gerek İyi Parti’de yaşanan istifaları ve milli ve yerli isimlerin tasfiyesini biraz da bu gözle okumak gerekiyor.
Yeni dönemde tüm bu planları boşa düşürecek önemli faktörlerden biri ise muhalefet partileri içerisinde yer alan ve bir nebze de olsa milli ve yerli hassasiyet taşıyan isimlerin kendilerini konumlandıracağı yerler olacak.
Dünyanın gördüğü göreceği en önemli siyasi zekalarından birine sahip olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemdeki çıkışlarını da bu gelişmeler ışığında okumak gerekiyor.
Gelelim sadede…
Obama’nın Yardımcısı olduğu dönemde PKK-YPG’yi palazlandıran, Kuzey Suriye’de terör devleti için varını yoğunu ortaya koyan Biden’in Erdoğan’ı sadece kara kaşı kara gözü için indirmek istediğini düşünmüyorsunuzdur umarım.
Sonuç ne olursa olsun, tarih kitapları bir zamanlar ‘Amerika’nın adamı’ diyerek karşı çıktıkları Erdoğan’ı yenilgiye uğratmak için, Türkiye’yi bölme planları yapan Amerika ile işbirliği yapanlar ile onların karşısındaki duranları tek tek yazacak.