Parti genel başkanı, kendi partisinde “tam başkan”dır. Astığı astık kestiği kestiktir. İstemediği kişinin milletvekilliği adaylığını, istediği bir bahane ile engelleyebilmektedir. Paşa gönlünün istediği şekilde parti yönetimini teşekkül ettirip, “tam başkan” gönlünün istediği kişiyi, istediği bir bahane ile üç vakte kadar disipline sevk edip, beş vakte kadar partiden attırabilmektedir. Bu sayede girdiği seçimlerde başarısız da olsa onlarca yıl koltuğunda kalabilmektedir. Haklı olarak “yarı başkanlığa” karşıdır.
Sendika genel başkanı, kendi sendikasında “tam başkan”dır. Örgüt yapısından yönetimine, harcamalarından aidatlarına kadar “lâ yüs’el” bir konumu vardır. Delege yapısını ve yönetimi, “tam başkan” gönlüne göre ayarlayıp ya kayd-ı ömür şartıyla ya da tekaüt vaziyeti kaydıyla, sendikanın başındadır. Toplanan paraları istediği gibi harcama ve hiç kimseye hesap vermeme lüksü vardır. Arada bir ekranlarda, yılda bir meydanda yarenlere görünüp vaziyeti kurtarmaktadır. Kendi belirlediği maaşını alıp her ay afiyetle harcamaktadır. Haklı olarak “yarı başkanlığa” karşıdır.
Futbol kulübü başkanı, kendi kulübünde “tam başkan”dır. Bıkmadığı sürece kolay kolay koltuğu elinden alınamamaktadır. Hele bir de üyeleri kendi ayarlamışsa hele bir de arada bir şampiyonluk falan denk gelmişse, Azrail canını alana kadar tam başkandır. “Hangi futbolcu alınacak(!), hangisi satılacak (!)” iki dudağı arasındadır. Canı isterse futbolcunun eğlencesine, canı isterse dini görüşüne, olmadı saçına sakalına karışmaktadır. Haklı olarak “yarı başkanlığa” karşıdır.
Baba ailede “tam başkan”dır. Sözünün üstüne söz yoktur. “Ne zaman, kime gidilecek, ne kadar kalınacak, ne zaman konuşulup ne zaman susulacak?” kendi uhdesindedir. Akşam eve geç gelir, hesap vermez. Çocukların okulundan haberdar olmaz. Kendi bildiğinden başka doğru tanımaz. Haklı olarak “yarı başkanlığa” karşıdır.
Anne evde “tam başkan”dır. Oğlan hata yapar, saklar. Kız kusur işler, gizler. Evin her santimetrekaresine hükmeder. Çorap nerde çıkarılır, terlik nere bırakılır, kendisinden sorulur. İstediği zaman evi neşelendirir, istediği zaman kedere boğar. Haklı olarak “yarı başkanlığa” karşıdır.
Taksici, ekmek teknesinde “tam başkan”dır. Müşteriye göre güzergâh çizer. Kimini sahilden götürür, kimini bildiğin götürür, kimini de hiç götürmez. Kimine surat asar, kiminin kafasını ütüler. İstediği müşteriyi alır, istemediğini kendi arzu ettiği yerde bırakır. Bir düzine memurun maaşı kadar para kazanır, götürü usulü ile vergi öder. Haklı olarak “yarı başkanlığa” karşıdır.
Hâkim, mahkemede “tam başkan”dır. Yeri gelir yüce milletin kendisine verdiği yetkiye dayanarak, yeri gelir cari hukukun ilkelerine bakarak, yeri gelir vicdanına göre arkasına yaslanarak kararını verir. Bazen Şeytana uyarak, bazen suçsuz ya da suçlu sanarak, bazen şahitlere kanarak, tanımadığı hayatlar hakkında kalem kırar. Kiminin davasını hemen görür, kiminin gününü asra döndürür. Gönlü hoş olunca hukuki maddeler lastiğe döner. Canı burnunda ise zanlıya salonu dar eder. Haklı olarak “yarı başkanlığa” karşıdır.
İbrikçi başı helada “tam başkan”dır. İstediği ibriği doldurur, istediğini boşaltır. İstediği kapıyı kapatır, istediği takunyayı kaldırır. İstediği lavaboya sabun koyar, istediğini boş bırakır. Canı ister, ayda yılda bir tuvalete kâğıt koyar; canı ister o bir günü de es geçer. Haklı olarak “yarı başkanlığa” karşıdır.
Ezcümle “Her kim ki kendi âleminde tam başkanken, yarı başkanlığa karşı olacaktır zaten” deyip mevzuyu bitirelim…