15 Temmuz gecesi milletimizin senkronize bir şekilde darbeye karşı koyması ve darbecilere en ufak tavizin verilmemesi milli ruhun bedenlerdeki tezahürüydü. Bu dik duruş ve tepki uyumu en usta yönetmen en iyi senarist elinden çıkan kurguyla, senaryoyla filan dahi olamazdı. Ülkemizin dört bir yanında aynı ruh, aynı kararlılık, aynı cesaretle aynı anda ölüme yürümenin başka türlü bir izahı olmalıydı. Koskoca bir ülkenin neredeyse dakikalar içerisinde yekvücut olup tankların, tüfeklerin önüne siper olmaları, mermi saydıran helikopterlere hatta bomba yağdıran F-16’lara parmak sallayacak bir cesaret abidesi haline gelmiş milli bir ruhla izahı belki bir nebze mümkündü.
O geceyi hatırlıyorum ve tıpkı o gece gibi tüylerim diken diken oluyor. Kalbim kinle doluyor. Bir yıl oldu bu kin hiç eksilmedi. Bu kalp hiç soğumadı. Bize toplum olarak travma yaşatan zalimler hâlâ bizimle aynı havayı soluyor, aynı topraklarda üzerinde nefes alıyorlar. Bekleniyor sabırla kısas-ı mutlak hâlâ.
Toplu bir şuurlanma ve biz olma demi aldık o geceden. Görülmemiş bir ihanet görülmemiş bir destansı mücadeleyi meydana getirdi.
Gaflet ve zilletleriyle ait olduğu millete ihanet eden Haşhaşi çetenin ülkenin kılcal damarlarına kadar her tarafı kaplayan bir virüs olduğunu maalesef geç fark ettik. Fark edildiğinde bu virüs öylesine yayılmıştı ki MEB Müsteşarı Yusuf Tekin’in ifadesiyle; “Çok basit bir şey, okul kitabında iki noktanın uzaklığı bile F ve G olarak belirtiliyordu!”
Virüsün ne derece yaygın olduğu, nasıl zor bir illetle mücadele edildiği bu ‘çok basit bir şeyden’ basit bir şekilde anlaşılıyordu. 1 yıldır bu virüsten arınma adına birçok çalışma yapıldı. Yapılıyor. Tam anlamıyla bitti mi? Kanaatime göre bitmedi ve hala uykuda olanlar, kripto olanlar var. Olacak da belki. Ama burada devlet ve millet olarak hedef yükseltmeli ve cihanşümûl perspektif ile olaylara bakmanın yollarını aramalıyız, bulmalıyız.
Son yurtdışı seyahatimde Tanzanya’ya gitmiştim. %80 oranında Müslümanın yaşadığı bir ülke. Bazı Müslümanlarla muhabbet etme imkânımız oldu. Özet olarak onların dünyasında Erdoğan lider, Türkiye lider ülke, Türkiye Müslümanları 15 Temmuz darbe girişimine gösterdikleri vatan savunmasıyla örnek insanlar. Keza bu durum Müslümanların yaşadığı diğer ülkelerde de benzer ifadelerle aynı muhtevada. Bunları hamaset olsun diye değil bir beklentinin olduğunu ve üzerimize yüklediği sorumluluğun farkında olmamız gerektiğini düşündüğüm için aktarıyorum.
Bu beklentilerin daha fazlasının kendisine ulaştığına inandığımız Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Sınırlarımız, Misak-ı Millimizin dahi gerisinde olmasına rağmen hâlâ bize rahat vermiyorlarsa artık geriye değil ileriye bakma zamanı gelmiştir” ifadeleriyle Türkiye’nin vizyonunu koydu milletin önüne.
Bu virüs tamamen temizlenecek çünkü bünye artık hastalıkla mücadele edecek kadar sağlıklıdır. Artık ayağa kalkıp yürüme vaktini çoktan geçmiş büyük idealler uğrunda koşma vaktine gelmiştir. Artık küçük sularda boğulma değil, büyük denizlere açılmak vaktidir.
Bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle ve minnetle yâd ediyor, Gazilerimize de rütbelerinin bereketinin halkını niyaz ediyor ve saygıyla anıyorum…