İsrail’in çağrı cihazlarını ve telsizlerini patlatarak Hizbullah militanlarından onlarcasını öldürmesi ve yüzlercesini yaralaması rejim muhalifi Suriyeliler arasında sevince yol açtı.
Örgütün üst düzey komutanlarının toplantısını hedef alan saldırı o sevinci daha da büyüttü.
Hamas başta olmak üzere Filistinli direniş grupları Hizbullah’ın kayıpları dolayısıyla duydukları üzüntüyü ifade ederken ve saldırılarda ölen örgüt üyelerini “şehit” ilan ederken Suriyelilerin yaşadığı sevinç, tartışmaları beraberinde getirdi.
Hizbullah’ın kayıplarına Suriyelilerin sevinmemeleri gerektiğini savunanlar da var, tam tersini söyleyenler de.
Örneğin Katar Üniversitesi Şeriat Fakültesi hocalarından Iraklı akademisyen Muhammed Ayyaş el-Kubeysi, “Gazze’deki annelerimizin, kız kardeşlerimizin melun bir siyonistin helak olmasına -ölümü dost ateşiyle ya da gökten düşen bir taşla dahi olsa- sevinmesinin caiz olması gibi Halepli, İdlibli, El-Kusayrlı ve Deralı annelerimizin ve kız kardeşlerimizin de kendilerini göçe zorlayan, çocuklarını ve kardeşlerini öldürenlerin helakına sevinmesi caizdir” diyerek katilin ölümüne sevinmenin bozulmamış insan fıtratının doğal refleksi olduğuna işaret ediyor.
İsrail saldırısında ölenler arasında üst düzey Hizbullah komutanlarının olması örgütün Suriye’de gerçekleştirdiği katliamları hatırlattı.
Hizbullah militanlarının şebbihayla birlikte Temmuz 2015’ten Nisan 2017’ye kadar aylarca kuşatma altında tuttuğu Madaya beldesinde çoğu çocuk onlarca kişi açlıktan hayatını kaybetmişti.
Örgüt, etrafına mayın yerleştirdiği beldeden halkın çıkmasına izin vermiyor; kuşatmayı aşıp kaçma girişiminde bulunanlar keskin nişancılar tarafından öldürülüyordu.
Şam yakınlarındaki beldeden açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların görüntüleri gelirken Hizbullah militanları sosyal medyada belde sakinlerinin bu durumuyla alay ederek yedikleri yemeklerin fotoğraflarını paylaşıyorlardı.
Madaya Kuşatması’yla ilgili haberler ve fotoğraflar internet sitelerinde hâlâ duruyor.
Madaya kuşatmasında oynadığı rol sebebiyle “Madaya kasabı” olarak adlandırılan Hizbullah komutanı Hüseyin Ali Gandur da İsrail saldırısında ölenler arasında.
Hizbullah, Suriye’de rejimi korumak amacıyla gerçekleştirdiği katliamlar ve döktüğü onca Müslüman kanı için en ufak bir pişmanlık duymuş değil.
Bilakis İsrail saldırısında hayatını kaybeden komutanlarını överken “Suriye’de tekfircilere karşı savaştı” diye yazarak işledikleri cinayetlerle gurur duyuyorlar.
Buna rağmen Suriyelilerden Filistinlilerin hatırına Hizbullah’ın kayıplarına sevinmemelerini istemek ve Suriye’de yüzlerce masumun katledilmesinde rol oynamış örgüt komutanlarını sırf İsrail tarafından öldürüldükleri için “şehit” kabul etmelerini beklemek doğru bir yaklaşım değil.
Ne yani; Hatay’ın Türkiye’den ayrılıp Suriye’ye bağlanmasını savunan THKP-C Acilciler terör örgütünün elebaşı ve 2013 yılında Reyhanlı’da 52 masum insanın ölümüne yol açan terör saldırısının firari sanığı, bebeklerin boğazlandığı ve yakıldığı Banyas katliamındaki rolü sebebiyle “Banyas kasabı” olarak adlandırılan Mihraç Ural ya da Suriye’de bilinen adıyla Ali Keyali, İsrail’in Suriye’ye düzenlediği herhangi bir saldırıda ölse sevinmeyip “şehit” mi ilan edeceğiz?