Suriye’de 61 yıllık kanlı Baas rejimi devrildi. İran ve Rusya Suriye’den çekilmek zorunda kaldı. Türkiye’nin temel hedeflerinden birisi olan Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması ve istikrarlı bir devlet yapısının inşa edilmesinin önünde hâlâ birçok engel var. Buna rağmen şu tespiti yapmamız gerekiyor; Türkiye, Esed rejiminin devrildiği 8 Aralık öncesine göre Suriye’de bugün çok daha avantajlı durumda.
Hatta şunu iddia edebiliriz ki Suriye’yi terk etmek zorunda kaldığımız Birinci Dünya Savaşı’nın ardından 102 yıl sonra ilk defa bugün, Şam’da Türkiye’ye dost bir hükûmet bulunuyor. Suriye’de karşımızda bulunan İran, Rusya, Şii milisler ve Esed rejimi bugün denklemden çıktı. Sahadaki karmaşık denklem bugün çok daha basit hâle geldi.
Bugün Suriye’nin önünde üç temel problem bulunuyor. Bunlardan birincisi; PKK’nın ABD desteğiyle Fırat’ın doğusunda kurmuş olduğu dikta rejimi. İkincisi; İsrail’in Suriye devrimine yönelik düşmanca tutumu, saldırganlığı ve uluslarası hukuka göre Suriye toprağı olan Golan’ı işgal altında tutuyor olması ve yeni bölgeleri işgal etmiş olması. Üçüncüsü ise Suriye’de farklı grupları biraraya getiren işleyen bir devlet mekanizmasının kurulması. Şimdi hepsi birbiriyle bağlantılı olan bu üç temel problemi teker teker ele alalım.
PKK’nın Suriye’nin doğusundaki işgalini sürdürmesi; Esed rejiminin devrilmesi, İran ve Rusya’nın Suriye’den çekilmesi ile neredeyse imkânsız hale geldi. Zira bu üç aktör de PKK’yı destekliyordu. Dolayısıyla bugün PKK’nın Suriye’deki varlığı ABD’nin açıktan İsrail’in ise örtülü olarak verdiği destekle devam ediyor diyebiliriz. Trump’ın Suriye’deki askerî angajmanı bitirmek istediğini biliyoruz. Bir önceki döneme göre çok daha güçlü bir şekilde iktidara gelmiş olan Trump, hem daha tecrübeli hem de kendisine engel olan bürokrasi ile hesaplaşmak istiyor. Bu noktada ABD yönetimi içindeki İsrail lobisinin Trump’ı ikan edip edemeyeceği temel mesele olacak gibi.
Buna rağmen PKK’nın bu bölgedeki varlığını zora düşüren başka faktörler de söz konusu. Öncelikle kontrol ettiği bölgedeki nüfusun çoğunluğu, Arap ve Kürtlerin de önemli bir kısmı PKK diktasına karşı. Suriye’de farklı etnik ve mezhebî azınlıkların yeni Şam yönetiminin otoritesini tanıdığı; yeni dönemde PKK’nın Suriye’nin topraklarının ve su, petrol gibi doğal kaynaklarının önemli bir kısmının işgalini sürdürmesi, rasyonel ve sürdürülebilir olmaktan çıkmış durumda. Böyle bir resmi tersine döndürmek ciddi bir Amerikan müdahalesi gerektirecektir ve Trump’ın, İsrail lobisinin Suriye’de kalınmasına yönelik görüşüne rağmen böyle bir adım atması çok da mümkün gözükmemektedir.
İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırganlığına gelince; her ne kadar güçlü bir pozisyon gibi gözükse de bunun, özünde ciddi bir tedirginlikten ve zayıflıktan kaynaklandığını görmek gerekmektedir. İsrail tarihinde ilk defa komşularından birisinde, doğrudan halkın iradesine dayalı bir yönetimin iktidara gelmesi İsrail’i ürkütmektedir. İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki işgalini yakın dönemde bitirmesini beklemek, sahadaki askerî denkleme göre realist bir beklenti değildir. Ama İsrail’in yeni işgal ettiği bölgelerden orta vadede belli bir anlaşma dahilinde çekilmesini bekleyebiliriz. Bunun ötesinde İsrail’in Şam’a yönelik bir kara harekâtı ya da işgal girişiminin gerçekçi olmadığını öngörebiliriz. Görünüşe göre yeni Şam yönetiminin ve İsrail’in yapabileceği tek şey, sorunu ötelemek ve dondurmaktır diyebiliriz.
Suriye’nin önünde bulunan üçüncü mesele ise Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması ve yeniden inşa sürecidir. Bu noktada yeni Suriye yönetiminin, meselenin zorluğunun ve meydan okumaların farkında olduğu ve şimdiye kadar doğru adımlar attığını görmekteyiz. Bu noktada hiç şüphesiz Türkiye’nin tecrübeleri ve yönlendirmeleri olumlu bir katkı yapmaktadır.
Bütün bu resme bakınca Türkiye’nin Suriye’de birilerinin iddia ettiği gibi zor bir durumda olmadığı; aksine elinin hiç olmadığı kadar güçlü olduğunu görmekteyiz. Türkiye de meydan okumaların ve zorlukların hiç şüphesiz farkında ama sahadaki güçlü varlığı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi iradesi ve tecrübesi ile bunları yönetme becerisine sahip. Dolayısıyla enseyi karartacak bir durum yok, gidişat bizim lehimize.