Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır, Irak ve Suriye dışişleri bakanları önceki gün Şam’ın Arap Birliği’ne dönmesi başta olmak üzere çeşitli konuları görüşmek üzere Amman’da bir araya geldi.
Toplantının ardından yapılan açıklamada Suriye’nin uyuşturucu kaçakçılığını sona erdirmek için gerekli adımları atmayı kabul ettiği ifade edildi.
Son yıllarda tamamen narko-devlete dönüşen Suriye’de üretilen sentetik uyuşturucu Captagon ticaretinden yılda milyar dolarlar kazanan rejimin Amman’da verdiği söz büyük oranda kâğıt üzerinde kalacak.
Basına sızan bilgiler, toplantıya Beşşar el-Esed rejiminin arsızlığının damga vurduğunu gösteriyor ve Arap ülkelerinin Suriye rejimiyle normalleşme yoluyla elde etmek istediklerinin hayal olduğunu teyit ediyor.
Suudi Arabistan’ın Suriye’yi yeniden Arap Birliği’ne döndürme girişimi Beşşar el-Esed rejimini iyice şımartmış.
Financial Times’a göre, Suriye rejimi toplantıya katılan Arap ülkelerinin Şam’ın Arap Birliği üyeliğinin aktifleştirilmesi için ileri sürdükleri taleplerin hiçbirini kabul etmemiş.
Hatta bir Arap yetkili, Beşşar el-Esed’in Arap ülkelerinden kendisine teslim olmalarını ve gerekirse özür dilemelerini beklediğini söylemiş.
Ülkenin birçok bölgesi hâlâ başkaları tarafından kontrol ediliyorken, Rusya ve İran’ın desteğiyle güçlükle ayakta durabiliyorken “Muhaliflere karşı zafer kazandığını” düşünen Suriye rejimi aynı şımarıklığı, yüzsüz ve arsız tavrını Türkiye’nin de katılımıyla yapılan toplantılarda da gösteriyor.
Beşşar el-Esed’in tek istediği Şam’daki varlığını sürdürebilmek ve koltuğunu koruyabilmek.
Evinden ve yurdundan uzaklaşmak zorunda kalan milyonlarca mültecinin dönüşü ve sorunlarının çözülmesi hiç umurunda değil.
Dolayısıyla “mültecilerin ülkelerine güvenli bir şekilde dönüşü” konusunda Suriye rejimine bir takım güvenceleri kabul ettirmek mevcut koşullarda mümkün görünmüyor.
Çünkü Beşşar el-Esed, tuzunun kuru olduğuna ve normalleşmeye kendisinin değil karşı tarafın ihtiyaç duyduğuna inanıyor.
Suriye rejimini şımartan sebeplerden biri de çok sayıda mülteci barındıran ülkelerin topraklarındaki Suriyelilerden kurtulmaya çalışmaları.
Mülteci düşmanlığında çizgiyi çoktan aşan Lübnan, Suriyeli avına çıkarak gözaltına aldıklarını el-Muhaberat’a teslim etmeye başladı.
Geçenlerde bir genç, Suriye’ye teslim edilmek ve Şebbiha’nın elinde işkence görmektense ölmeyi tercih ederek canına kıydı.
Lübnanlı politikacılar, Suriyelilerin topraklarını terk edip mülteci durumuna düşmelerinde Lübnan’dan Suriye’ye giden Hizbullah militanlarının hiç rolü yokmuş gibi davranıp gariban mültecileri ülkedeki ekonomik sorunların tek kaynağı gibi göstermeye çalışıyorlar.
Suriye rejiminin işkence ve katliamlarından kaçan masumların en çok ayrımcılığa ve kötü muameleye maruz kaldıkları ülke Lübnan.
Mülteciler aleyhine açıklamalarda bulunan Lübnanlı politikacıların başında da eski cumhurbaşkanı Mişel Avn geliyor.
Mülteci düşmanlığını ülke sınırlarının ötesine taşıyan Avn taraftarları birkaç gün önce Paris’te düzenlenen gösteride Suriyelilerin Lübnan’dan kovulmalarını istedi.
Suriye’ye komşu ülkelerin bir an önce mültecilerden kurtulma arzusu Beşşar el-Esed’e normalleşme görüşmelerinde “eli güçlü taraf” olduğu hissini veriyor.