Diriliş Postası Muhabiri Sümeyye Aksu/Ankara
“Ben Yıldız Sarayı’nda doğdum. Babam Sultan İkinci Abdülhamid Han’dır. Saray hareminde uzun yıllar geçirdim. Çocukluk günlerimden zihnimde en ziyade yer eden iki hayalim oldu: Saray ve babam.” Koca Sultan Abdülhamid’in kızı Şadiye Osmanoğlu’nun kaleminden dökülen bu satırlar bizleri tarihte keyifli bir ramazan yolculuğuna çıkaracak. Yaşadıklarını şöyle anlatıyor Şadiye Osmanoğlu:
“Padişahım çok yaşa!”“Cuma günlerinin, yalnız biz küçüklere mahsus, başka câzip tarafları daha vardı. Bugünü, mümkün olsa, iple çekmek isterdim. Çünkü, o sabah, erkenden hazînedâr ustanın kalfaları iki büyük kutu getirirlerdi. Birisinden yeni bir elbise, diğerinden yeni bir oyuncak çıkardı. Bu, bizim için meraklı bir sürpriz idi, her hafta aynı saatlerde, gözlerim kapıda beklerdim. Bazan elbiseye pek alâka duymazdım. Bilhassa parlak garnitürlerden, fazla göz alıcı renklerden hoşlanmazdım. Sade elbiseler giymeyi tercih ederdim. Sarayda ramazanlar çok güzel olurdu. Bir hafta evvelden hazırlık başlardı. Temizlik yapılır. Kiler-i Hümâyûn’dan bütün dâirelere büyük sürahiler içinde türlü türlü şuruplar ve birçok iftariyelikler gelirdi. Ramazanın ilk gecesi bütün dâirelerin sofalarına altın yaldızlı kafesler kurulur, seccadeler yayılır, haremağalarıyla beraber bir imam, iki güzel sesli müezzin gelirdi. İlâhîler okunarak namazlar kılınırdı. Ramazan aylarında, her dâirede ayrı bir imam, iki müezzin ve iki haremağasının refakatıyla teravih namazı kılınırdı. Teravihden sonra imam ve müezzinlere buzlu şerbetler ikram edilirdi. Hükümdâr, teravih namazını hususî dâiresinin bitişiğindeki köşkte, ulema ve müezzinlerle beraber kılardı.
İMSAK TOPU ATILIRDI
Gece kapılar açılır, sahur tablaları girer, top atılıncaya kadar herkes ayakta kalırdı. İmsak topundan sonra namaz kılınır ve yatılırdı. Öğle üzeri de her dâireye bir hoca gelir vaaz verirdi. Akşam topla beraber Zemzem-i Şerîflerle iftar edilirdi. Sultan Abdülhamîd Han ramazan’da her gün Mâbeyn’e gider, “Huzûr-ı Hümâyûn” dersini dinlerdi. Ramazan’da, sarayda nöbet musikisi ve çalgı çalınmazdı. Mâbeyn’e gelenlere Başmâbeynci tarafından diş kiraları verilirdi. Her akşam bir tabur asker, Yıldız meydanında iftar eder, namaz kılar, Ceyb-i Hümâyûn Nâzırı tarafından diş kirası dağıtılır, üç kere “Pâdişâhım çok yaşa!” diye bağırıp giderlerdi. Erkek evlâtları ve bazen de amcalarımız, cemaatine dâhil olurlardı. Namazdan sonra sohbet edilirdi. Babam damatları ve biraderlerimi sık sık iftara davet eder, yemekten sonra onlara da diş kirası adını taşıyan keseler verdirirdi. Babamın tahta çıkışının her yıl dönümünde, merasim ve şenlikler yapılırdı. “Cülus Merâsimi” adı verilen bu merasimlerde, dâirelerimizin önüne oyuncular getirilir, marifetleri seyrettirilirdi.”