Sudan, özellikle son 30-40 yıldır neredeyse hiç rahat yüzü görmemiş bir ülke. Güney-Kuzey diye ikiye ayrılmazdan önce çok ciddi iç savaşlarla boğuştu ve bu süreçte 2 milyondan fazla insanını kaybetti. Bir bakıma aslında çok yorgun ve yılgın bir halka sahip bir ülke.
Genel sosyal yapısı itibariyle toplumsal reaksiyonlar ve iletişimden çok kabile gücü ve reaksiyonları gösteren bir yapıya sahip. Her kabilenin belli alanlarda belli pastaları var. Ve kimse kimsenin ayağına basmamaya çalışıyor. En azından kabileler arası bu ilişki yakın zamana kadar böyle seyretmekteydi.
Peki şimdi durum nedir?
Şimdi halk sokağa çıkmaya başlamış, yavaş yavaş hareket ve hararet yükselmekte. 30’dan fazla insan bir hafta içinde ölmüş. Düne kadar Afrika yanıyor ama biz güvendeyiz diye ülkenin en büyük kabilesi ve Ömer el-Beşîr’in de kabilesi olan Câli Kabilesi yönetimi elinde bulunduruyor. Aslına bakarsanız el-Beşir diktatör filan değil. 1989’dan beri yönetimde olması hem kabilesinin güçlü olmasından hem de son seçimde çekilmek istemesine rağmen kabilesi tarafından yeniden gösterilmesinden kaynaklanıyor.
Sosyal hareketler bugünlere kadar kabileler üzerinden yürümüş olmasına rağmen belki de ilk defa Batı’daki ya da dünyanın başka bölgelerinde gördüğümüz toplumsal ayaklanmalar gibi doğrudan organize edilmiyor. Bir kıvılcımla ortaya çıkıyor ve belli bir psikolojik zemine oturması üzerinden büyüyor. Bir grup üniversite öğrencisinin sokağa çıkması üzerine halk da katılım sağlıyor ve yönetimin değişmesini talep ediliyor. Okullar ikinci bir emre kadar süresiz olarak eğitime ara vermiş durumda.
Bu süreci psikolojik ve sosyal birikmişlik boyutu daha çok ekonomik yetersizliklere dayanıyor. Halk gerçekten çok fakir. %20 küsuru çadırlarda yaşıyor. Son zamanlarda dolar kuru da çok yükseldi. İthalatın yüksek olduğu ülkede dolayısıyla enflasyon da çok yükseldi. Beslenmenin ana maddesi ekmek olmasına karşın fırınlarda bile ekmek yok denecek kadar az. 2 yıl öncesine kadar 1 cüneyh ile 4 ekmek alabilen halk bugün 1 ekmek için 4 cüneyh ödemek zorunda. Yani 0,25 kuruş iken 4 lira olan bir yükselişten bahsediyoruz.
Ekmeği minimize problem olarak görüp bunu diğer ürünlere, temel gıda maddelerinden petrole ve endüstriye kadar genişleterek uygulayabilirsiniz. Halk fakirlikten ölmektense varlık içinde yokluk çektiren yönetime -böyle inanıyorlar- başkaldırı ile ölmeyi tercih edebilecek bir psikolojik eşikte maalesef…
Yönetim, halkın taleplerini ivedi bir şekilde dikkate alıp gereğini yerine getirmezse olaylar daha farklı boyutlara tanışabilir. Ki böyle bir toplumsal durumun aç kurtların iştahını fazlasıyla kabartacak olması mevzunun diğer bir korkutucu tarafı.