Şu iş bir bitsin

Abone Ol

“Şu iş bitse tamam” adında küçük taşlardan ördüğü zindanında yaşar insan. Her gün “Şu biterse tamam” diye bir taş daha koyarız içinde sıkışarak öleceğimiz hücremize.

Şu evin taksiti bir bitse, Esma bir iyileşse, şu bina bir bitse, Emre bir büyüse her şey tamam olacak. Zindan ördüğümüz bu taşların hepsine pırıl pırıl mantıklı açıklamalar yaparız. “Bu seçim hepsinden önemli, hayat memat meselesi öbürlerine benzemiyor bu siyasi bir mesele değil şunu bir kazansak gerisi önemli değil” deriz hani. Ben mesela 1994’ten bu yana bütün seçimler için gerçekten ama gerçekten hep aynı şeyi söyledim. Sadece seçimler mi, “Şu biterse tamam” diyorum hala bir sürü daha dünyalık mesele için.

Ne tamam olacak? “O biterse, şu biterse tamam olacak olan ne?” diye hiç sormadım kendime. Sormadım, soramadım çünkü dünya ile ilişkim, köksüz ve aidiyetsiz bir ilişki. Durum böyle olunca günü birlik işlerin hepsi beni oradan oraya savurabiliyor ve ben de beni sürükleyen rüzgara değer atfediyorum mecburen. Halbuki ayaklarım yere sağlam bassaydı, beni sabit tutan köklerim olsaydı, evler, arabalar, paralar, binalar, hastalıklar, seçimler beni savurabilir miydi? Savurmak ne kelime sallayamazdı bile. Mübarek ağaçlar gibi verdiği sözü tutan, ahdine sadık bir halde durması lazım insanın. Kökleri olması lazım yani ve birde izaha muhtaç olmadan anlaşabildiği temel kavramları olması lazım. Güneş desek, su desek, toprak desek, hava desek, gölge desek dünyanın bütün ağaçları aynı şeyi anlarlar. Belki tam da bu sebepten ağaçlar, felsefenin girdaplarına kapılıp ziyan olmadan hikmete vakıf olarak tertemiz ölürler. Akif Emre abi gibi.

Çok uzun zaman önce öyle ayak üstü sormuştum; “Abi, kıyametin kopacağını bilsek bile elimizdeki fidanı dikmemiz lazım ya hani… buradaki hikmet ağaçta mı yoksa ağaç diken insanda mı?” Allah Merhametiyle muamele etsin. Sadaka-i cariyelerini kabul etsin. “Ağaç diktin mi hiç?” diye cevap vermişti. Şu iş bir bitsin ağaç dikeceğim.