Sözleşmeli öğretmenler ne aile kurabiliyor ne aile olabiliyor!

Abone Ol

Eğitimin öznesi öğretmen, öğretmenin başarılı olmasının en önemli şartı işine odaklanması ve motivasyonudur. 2016 yılından beri eğitim camiası eğitimi konuşmaktan çok uzaklarda. Belki an itibarıyla sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde görev yapan sözleşmeli öğretmenler mağduriyetlerini her ortamda gündeme taşımaya çalışmaktadır. Fakat bu gidişle önümüzdeki birkaç yıl içerisinde tüm ülke sathı sözleşmeli öğretmenlerin trajedilerini konuşacak.

Efendim 2016 yılında çıkartılan KHK ile öğretmenlikte sözleşmeli istihdam modeline geçildi. Öğretmenler özellikle öğretmen istihdamında zorluk çekilen bölgelere ön şartla atandı ve her öğretmen atandığı ilde 4 yıl zorunlu çalışma yükümlüsü oldu, 4 yılını sağ salim dolduran öğretmenler 2 yıl daha çalışarak kadroya geçme hakkını elde edecek.

Eğitim Bir Sen’in 2019 Eğitime Bakış raporuna göre sözleşmeli öğretmenlerin sayısı 124 bini geçmiş durumda. Ve eğitim çalışanlarının yüzde 54’ü kadın öğretmenlerden oluşmakta. Son iki yılda atanan 63 bin sözleşmeli öğretmenin 42 bini kadın öğretmen, 21 bini erkek öğretmen. Üniversiteyi bitirip bir aşkla öğretmenlik mesleğine başlayan gençlerin karşılaştıkları en büyük problem ya aile kuramama problemi ya da aile olamama problemidir.

İnsanları eşi ile işi arasında tercih yapmaya zorlayan bu sözleşmeli öğretmenlik uygulaması genelde ülke gündemine farklı mağduriyetlerle gelmekte lakin özelde yaşanan acılar yürekleri burkmaktadır. Kendisi İzmir’de, Edirne’de, Samsun’da çalışan bir öğretmenin 6 yıl boyunca Hakkâri’de, Şırnak’ta çalışan eşiyle adeta uzaklaştırma hayatı yaşaması eşleri, bebekleri, çocukları çok ama çok etkilemekte, onlarda hayatları boyunca devam edecek travmalar ortaya çıkarmaktadır.

Mevcut haliyle 3+1 yıl olarak uygulanan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması belki görece öğretmeni istenilen yerlerde tutmakta fakat eğitimin merkezi olan öğretmeni küstürmekte, aileleri parçalamakta, moralleri bozmakta, motivasyonu düşürmekte netice itibarıyla eğitimin kalitesine katkı sağlamamaktadır.

Elbette devlet sınırları içerisinde her yere ve herkese hizmet götürmek durumundadır. Elbette tüm insanların devletin sunduğu hizmetlerden yararlanma hakkı vardır. Tabi ki tüm memurlar gibi öğretmenler de zorunlu bölgelerde devletine milletine katkı sağlayacaktır. Bu süreç cebren değil teşvikle ve daha insani uygulamalarla yönetilebilir. Milli Mücadele yıllarında insanlar 4 -5 yıl askere gidermiş ve askere giderken kundakta bırakılan bebekler babaları dönünceye kadar büyür, kocaman adam olurlarmış.

2020 yılına beş kala aynı durumu yaşayan sözleşmeli öğretmenlerin feryatları yankılanmakta her köyde, her mezrada ve her okulda. Milli Eğitim Bakanlığı bir an önce sözleşmeli öğretmenlik uygulamasından vazgeçmeli, zorunlu hizmet bölgeleri farklı yöntemlerle öğretmenine kavuşturulmalıdır. Durumun aciliyetine binaen eşler aile huzurundan, çocuklar anne baba sevgisinden ve şefkatinde öğrenciler mutlu ve heyecanlı öğretmenlerinde mahrum bırakılmamalıdır.

Sözleşmeli öğretmenlere tayin hakkı verilmeli, eşlerin birbirlerinin yanına gitmeleri kolaylaştırılmalı, insanlar, aile hayatlarının en kıymetli dönemlerinde zorunlu ayrılıklar yaşamamalıdır. Sadece Milli Eğitim Bakanlığı’nın personel rejimi sorunun çözümünde yetersiz kalmaktadır. Zira sözleşmeli öğretmenlerin eşleri arasında belediyelerde, özel sektörde, diğer kamu sektörü çalışanları da bulunmaktadır.

İnsanca yaşama ve görevlerini severek yapma talepleri karşısında daha fazla sessiz kalınmamalıdır. Türk toplumunun ve yaşam tarzının önemsediği aile hayatının yara almaması için, kanamaya başlayan yaranın kangren olmaması için, sorunların çözüme kavuşturulması için Eğitim Bir-Sen biri bugün Şırnak’ta diğeri 30 Aralık’ta Ankara’da olmak üzere iki eylem planlıyor.

Konu hassas, etkileri yaralayıcı, sonuçları yıkıcı olan sözleşmeli öğretmenlik konusu etraflıca ele alınmalı ve daha makul istihdam modelleri masaya yatırılmalıdır. Kısa sürede çözüm bulunur ümidiyle…