Sosyal yapının çözülmesi durdurulabilir: Çözüm önerileri (3)

Abone Ol

Önceki iki yazımda sosyal çözülmeye ilişkin mevcut durumu resmetmeye ve bazı tespitlerimi paylaşmaya çalışmıştım. Bir meselenin çözülmesinden önce ‘durum tespiti’ yapılması ve ‘olumlu eleştiri’lerin ortaya konulması, çözüm önerileri üretilmesi çözüme giden yolda mesafe kat edildiğini gösterir. Eleştiride bulunmak ne kadar kolaysa çözümlerde üretmek o derecede zordur. Bütün problemler için çözüm üretmek mümkün olmayabilir; ancak her öneri, daha gelişkin ileri bir öneri için bir zemin oluşturur.  Şüphesi, çözüm odaklı düşünme ve yaklaşımın, toplumun bütün meselelerine sağlayacağı katkılar olacaktır.

Son iki yazıda dile getirmeye çalıştığım gibi, dikkatli bir gözle bakıldığında toplumun yaşadığı sosyal çözülme gözlemlenebilir seviyededir. Fakat bu çözülmeyi durdurmanın ve tersine çevirmenin çareleri de vardır.

Aşağıda sosyal çözülmeyi engelleyecek hal çareleri için sorumluluk üstlenmesi gerekenlere belirli başlıklara ayırarak bazı öneri ve hatırlatmalarda bulunacağız. Daha önce “Büyük Kırılma: Aile” yazı dizisi ve geleneksel yapıların çözülmesi, yaşlanan nüfus ve idare felsefesi konusundaki yazılarla sosyal meselelere bir nebze dikkat çekilmişti.

Öncelikle, çözüm önerilerinin çok katmanlı paydaşlar tarafından ele alınması ve uygulanması gerektiği hatırdan çıkarılmamalıdır. Çözüm önerileri, bu meselenin paydaşları tarafından her biri diğerini tamamlayan beş kademeli bir süreçte işlenerek ortaya konulmalıdır. Fert, toplum, fikir adamları, STK’lar, Üniversiteler ve nihayet devlet ve idarenin üstlenmesi gereken sorumluluklar vardır. Bunu için:

Fikir adamları ve entelektüeller tarafından sosyal problemler tespit edilmeli ve çözüm önerileri aranmalı,Toplumun ve ferdin sosyal meselelere dikkati çekilmeli.Sivil toplum kuruluşlarının sosyal meselelerin bir kenarından tutarak sahada olması sağlanmalıÜniversiteler ve akademisyenler de mevcut durumu bilimsel olarak analiz etmeli ve çözümler sunan uygulanabilir projeler üretmeli.İdari makamlar bu projelerden yararlanarak ve toplum kesimlerinin katılımı da sağlanarak Sosyal meseleler için istikrarlı bir düzenli devlet politikaları tespit etmeli ve uygulamalı

İlk olarak, belirtmek gerekir ki yukarıda çizilen kademeli çerçeve, genelde bütün sosyal meselelere, özelde de bahsi geçen ‘toplumdaki sosyal çözülme’ probleminin hallinde de izlenebilecek adımlardır.

Konuyu, üç kademeli bir örnekle açıklarsak:

Kadın ve çocuğun ailenin onurlu fertleri olarak korunması, bugün sosyal çözülmenin odağındaki iki ana kitlenin korunması anlamına gelir. Aşamalar halinde düşünecek olursak evinde oturan veya işyerindeki bir kadının bir fikir adamı veya bir entelektüel gibi uzun vadeli, uygulanabilir öneriler sunması ve sonuca ulaştıracak potansiyeli devreye sokabilmesi oldukça istisnai bir durumdur. Çoğu kez, ferdi (bireysel) tecrübeye dayalı olması; mağduriyet ve taraf olmaktan kaynaklanan duyguların önerilerin içine katılması sağlıklı önerilerin ortaya çıkmasına engel olur. Hâlbuki entelektüeller, fikir adamları veya sahanın uzmanı akademisyenlerin problem için yüzlerce gözlem ve istatistikten süzerek sunacakları öneriler, ‘derde deva’ olmaya daha yakındır. Dünyadaki temayül (eğilim) de bu yöndedir.

İkinci olarak fert ve toplum, kendini olumlu yönde değiştirmeye yönelmemiş ise yani buna ihtiyaç hissetmiyorsa üretilen fikir ve öneriler sadece kâğıt üzerinde ve değersiz kalmaya mahkûmdur. Bundan dolayı, evvela toplumu kendi meseleleri konusunda bilinçlendirme zarureti bulunmaktadır.

Üçüncü olarak sivil toplum kuruluşlarının konuyu üstlenmesi halinde daha etkili sonuçlar alınabilir. Fakat üzülerek belirtmek gerekir ki alternatif olarak oluşturulan dernek ve vakıfların bir kısmı öncekilerin imitasyonu olmaktan veya öncekileri sloganik veya reaksiyoner olmaktan öteye geçemiyor. Çünkü mesela, çocuk ve ailenin korunması konusunda Batıda yüzyıldır geliştirilen feminist söylemin üzerine yenileri söylenemiyor. Bu konu hakkında toplumun gerçekleri, kültürü ve yapısı anlaşılarak uyarlamalar bile yapılamıyorsa üretilen sloganlar, duruş ve anlayış başkalarının kötü bir imitasyonundan öteye geçemez.

Dördüncü olarak üniversitelerin bilimsel verilere dayanarak orijinal olmak kaydıyla üretecekleri her katkı değerlidir. Fakat üretilenin konunun muhataplarına ulaşması, ciddiye alınması ve zamanla toplumda karşılığını bulması gerekir. Bunu yine bir örnekle açıklamak gerekirse: Televizyon, internet, sosyal medya ve bilgisayar oyunlarının faydaları veya sosyal yapının çözülmesinde ölçülebilir zararının ne olduğu sadece araştırmalarda kalmamalıdır. Örneğin bu araçların suça etkisi, çocuk ve gençlerin psikolojik gelişimlerine etkisi, aile fertlerinin birbirlerine ve sosyal işlere ayırdıkları zaman, eşlere etkileri, psikolojik ve fizyolojik hastalıklar vb. gibi farklı yönlerden ele alınmalı, öneriler sunulmalı ve uygulanabilir projeler üretilmelidir.

Son olarak söyleyelim ki sosyal çözülmenin durdurulmasında bütün fikir, proje ve çalışmaların istikrarlı şekilde devlet tarafından depolanması, izlenilmesi ve uygulanması halinde sonuç almak mümkün olacaktır. Üretilen projelerin ilgili Bakanlıklar tarafından ciddiye alınarak desteklenmesi ve sosyal problemlerin çözümünde uzmanlarına başvurulması gerekir. Aksi halde ülke destek bulamayan projeler çöplüğüne dönüşmekten kurtulamaz

Çözüm önerilerini sunarken olayların ortaya çıkması beklenmeyip önleyici bir tarz geliştirilmelidir. Örnek vermek gerekirse kadın ve çocuğun korunması, özellikle boşanma sonrasında önemlidir. Ancak asıl mesele, kadın ve çocuğu doğal ortamı olan ailenin içerisinde saygıdeğer fertler olarak yaşayabilmesi, yani ailenin devamının sağlanmasıdır ve bu, çocuğun korunmasında bir başarı ölçütü sayılmalıdır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, yeni ailelerin kurulması ve ailenin devamı ile maddi, manevi ve psikolojik güveni sağlayacak politikalar üretmek zorundadır. Yoksa mesela sanayide kadının istihdamını arttırmak için mücadele etmek resmin bütünün içerisinde hiç de anlamlı değildir…

(Devam edeceğiz…)