Sosyal medya, hayatımızın her anına dahil olmuş durumda. Peki, sosyal medya üzerindeki bu mükemmeliyet algısı gerçek mi? Yoksa sadece gösteriş için mi bu kadar çok paylaşıyoruz? Bu sorular, günümüzde pek çok kişinin kafasını kurcalıyor.
Birçok kişi, sosyal medyada gördüğü yaşamları gerçek kabul eder. Tatiller, özel günler, lezzetli yemekler, kusursuz manzaralar… Ancak, sosyal medyada görülen hayatların çoğu, aslında gerçeğin sadece küçük bir yansımasıdır. Birçok kullanıcı, en iyi anlarını paylaşır, en kötü ya da sıradan anlarıysa gizler. Bu durum, sosyal medyanın “vitrin” işlevini ortaya çıkarır. Gerçek yaşamın inişleri çıkışları, başarısızlıkları veya zorlayıcı anları, sosyal medyada pek yer bulmaz.
Bir diğer etkense, sosyal medyanın bir tür “yarış” haline gelmiş olmasıdır. İnsanlar, sosyal medyada kendilerini başkalarıyla kıyaslama eğilimindedir. Bu durum, insanların sürekli daha fazlasını istemelerine, daha lüks, daha görkemli bir hayat sergilemek istemelerine yol açar. Ancak bu yarış, çoğu zaman kişilerin gerçek duygularını gizleyip sosyal medyaya yansıtmak istedikleri ideal hayatı yaratmaya çalışmalarıyla sonuçlanır.
Özetle, sosyal medyada sergilenen mükemmeliyet algısı, çoğunlukla gerçeği yansıtmaz. Günümüzde sosyal medya kullanımı, bireylerin kendilerini başkalarıyla kıyaslamasına ve sahte bir mutluluk hissi yaratmasına neden olabilir. Bu platformları kullanırken gerçek ile sanal arasındaki farkı unutmamak, mental sağlığımız için oldukça önemlidir.