Sosyal medya bilgi kaynağı mı, algı kaynağı mı?

Abone Ol

İletişim imkânları alabildiğine çeşitlendi, bilgiye ve içeriklere ulaşmanın platformları arttı. Her yaş grubuna hitap eden sosyal medya kanalları ortaya çıktı. Gençlerin, çocukların, orta yaşlıların, kadınların ve erkeklerin daha yoğun takip ettiği iletişim araçları hayatımızın yol işaretleri olmuş durumda.

Artık ansiklopediler tozlu raflarda çaresiz, bilinçli birkaç okurun ilgisiyle yetinmek durumunda. Kütüphaneye gitmek zorunda olmayan milyonlar, içerik üreticilerinin insafına teslim olmuş durumda. Sosyal medya fenomenleri gençliğin ve dahi tüm takipçilerinin gözü kapalı kabul ettikleri yalancı kılavuzlar olmuş durumda.

Artık üniversite hocalarının ne dediğine bakılmıyor, takipçiler ortaya atılan yalan, iftira, hayattan kopuk, akıl süzgecinden geçmemiş, bilim disiplininin semtine uğramamış içeriklere teslim.

30-40 yıl önce toplumda okuyan kesim vardı; bir de işinde ekmeğinde olan, tahsil imkânı bulamamış okumamış fakat bilgiye, âlime ve öğretmene güvenen büyük bir kitle vardı. Okuyan bilgisiyle, okumayan ferasetiyle doğruya ulaşırdı. Ortaya atılan bilgi ve yorumları okuyanlar bilimin ve aklın süzgecinden, okumayanlar ise vicdan ve sağduyunun süzgecinden geçirirlerdi.

2000’li yıllardan itibaren diplomalı fakat bilgiye kaynağından ulaşmadan ahkâm kesen diplomalı yığınların sayısı artmaya başladı. Artık öğrencilerin birçoğu bilgiye, bilimsel yaklaşımlara ulaşma zahmeti çekmiyorlar. Üniversite öğrencilerinin kahir ekseriyeti artık sanal âlemin vazgeçilmez tüketicileri durumundadır.

Bilindiği üzere Türkiye bir medeniyet krizi ile yıllardır cebelleşmektedir. Doğu-Batı, muhafazakâr-seküler kavramları medeniyet krizinin mihengini oluşturmaktadır. Son aylarda yaşanan seçim sürecinde insanımızın ne derece savrulmalar yaşadığına şahit olunmaktadır.

Propaganda araçlarına bakıldığında kulaktan dolma bilgiler, özellikle saptırılmış algı içerikli yorumlar, sloganik yaklaşımlar toplumun her kesimini etkilemektedir. İnsanlar seçimle ilgili değerlendirmelerinde bilgi sahibi olmadan çoktan kanaat sahibi olmuş vaziyette.

Gençler Z Kuşağı sarmalında. Onların heyecanını ve ergenlikten itibaren itiraz etme ve direnme duygularını suistimal eden birçok iletişim ve algı unsuru vardır.  Gençler, öncelikle aşağılık kompleksiyle güdülenmekte ve Türkiye’nin çok yaşanılmaz bir yer olduğu, Avrupa ve Batı ülkelerinin cennet köşelerinden birer parça olduğu, oralarda işsizliğin, pahalılığın, denetimin, ders çalışmanın, sorumluluk duygusunun olmadığı algısı ısrarla pompalanmaktadır.

Bir gencin TEKNOFEST projelerine, SİHA, İHA, Millî Muharip Uçak, Koronavirüs aşısı, uzaya gönderilen uydular, bulunan doğal gaz ve petroller, sağlık alanındaki muazzam gelişmelere bakmadan ülkesinden ezik bir şekilde söz etmesi mankurtlaşmanın bir neticesidir.

Ülke için kim yaparsa yapsın her güzel proje ile ülkemin her ferdi gurur duymalıdır. Kendi yöneticilerine yakışıksız benzetmeler ve vasıflar yüklememelidir kimse. Bir Türk vatandaşı Amerika başkanı ile bir olup ülkesine aynı eleştirileri getirmemelidir. Ordusunun Afrin harekâtıyla herkes onur duymalıdır. Ülkem insanı kimi seçerse her birimizin başı üstünde yeri olmalı. Artık seveceksek de döveceksek de millî duygularla ve yerli anlayışlarla hareket etmeliyiz.

Bilginin kaynağından beslenme ümidiyle…