Zaman zaman her birimiz tavsiye almış ya da tavsiye vermişizdir. Hele konumumuz anne babalık olunca, daha çok tavsiye vermeye ve hatta bunu ısrar boyutuna vardırıp söylediklerimizi çocuğumuzun hayatına geçirmesi için baskı oluşturmaya kadar işi vardırabiliyoruz. İkisinin de insanın zihninde ve hayatında etkisi ve sonuçları farklı olur. Birisi düşündürür ve fikir üretilmesine yardımcı olur, diğeri ise insanı kilitler ve o yönlendirme istikametinde hareket etmek zorunda bırakabilir.
Tecrübe edememek insanı acemi bırakır
Her insanın yapacaklarına kendisinin karar verme ve deneme ihtiyacı vardır. Her tecrübe sadece o kişiyi bağlar. Sonuç aynı yola çıksa bile, her insana iyi gelen yöntem farklı olabilir. Söylediğimiz doğru olsa bile, insan zihni bazen kendisi deneyerek sonuç almak ister. Bazı ciddi durumlarda ise, başkalarının tecrübelerinden mutlaka istifade etmeliyiz. Meselâ; bir iş kurulacak ve ahbap ilişkisi üzerine, yazılı belge olmadan, şahit olmadan sözlü beyan üzerine ciddi yatırımlar yapıp adım atılmış ve sonucunda iş batmış, insanlar söylediklerini unutmuş ya da çıkarı için inkâr etmiş olabiliyorlar. Hakkını aramak istediğinde yasal olarak elinde hiçbir belge yoktur. O kişinin insafına bırakılmış bu anlaşma, hak aramayı da otomatik olarak devre dışı bırakır. “Devletin dili evraktır” diye bir söz var. Bu tecrübeden yola çıkarak iş anlaşması yapılırken, yasal prosedürleri yerine getirmek aklın gereğidir. Bunu bir de bizim tecrübe etmemiz gerekmez. “Benim arkadaşım böyle yapmaz” demek, ders almamak demektir. Benim kasdettiğim ise tamamen bunun dışındadır.
Her insanın tecrübesi kendisi için bir değerdir ve çok anlamlıdır.
Bizim fikrimizin en doğru fikir olduğunu kabul edercesine ısrar etmek; “Sen benim kadar iyi düşünemez ve doğru seçim yapamazsın” tarzında alttan örtük bir mesaj olarak muhataba ulaşır. Bu insanın kendisini kötü hissetmesine, cesaretinin kırılmasına sebep olur. buna ilâveten, sürekli başkalarının fikrine göre hareket etmek, kendi başına müstakil hareket etme cesaretinin giderek azalmasına sebep olur. Bu risk en fazla anne babalardan çocuklarına doğru ilerleyen iletişimde söz konusudur. Çocuğumuzun akıllı olduğunu, tercih yapamaya hem hakkı hem ihtiyacı olduğunu anlamamız, doğru davranmamıza yardımcı olur.
Denemek geliştirir
Sonucunda hayati bir risk ve ciddi bir zarar söz konusu olmayan, bize de fikrimiz sorulan bir konuda, bize düşen sadece “Bence” diyerek fikrimizi söylemek, tercihi kendisine bırakmak en doğrusudur. Böyle olunca, şahıs sorumluluğunu da alabileceği bir karar alır, neticesine göre, “Bu kararı ben aldım” der. Bu tecrübe ve olgunluk vesilesidir. İnsanın aklının büyümesi, tercih yapma cesaretinin gelişmesi, kendisine güvenmesi, yaptıklarının sonucunu düşünerek hareket etmesi ve sonucun sorumluluğunu üstlenmesi anlamına gelir. Fakat bunun sonucunda istediğimiz sonuç olmadığında da “Bak ben demiştim” dememek şartıyla. Sonuç olarak, yakınlarımıza ya da soranlara, bir tercih yapacakları zaman, bize uygun geleni söyleyip tercihi kendilerine bırakmak; onları adam yerine koymak, akıllarına ve tercihlerine saygı duymak anlamına gelir ki bu önce bize lâzım olan saygın bir yaklaşım biçimidir. Çünkü tavsiye etmek karşımızdakine, ısrar etmek ise kendimize güvenmektir.