“Yaşam tarzımız tehlike altında” ya da “Yaşam tarzımıza saldırıyorlar” cümlelerini ne kadar sık duymaya başladık değil mi?
Zorla doğum kontrolü, zorla kürtaj, zorla şu kıyafet, zorla şu şarkı, zorla bu dans diye dayatıyordu sistem. Ezanın dili bu olacak, namazı şöyle kılacaksın, okula geleceksen başını açacaksın, memur olacaksan sakalını keseceksin, Kürtçe konuşursan ölürsün diye diye yüzlerce dayatma ve işkencenin sahibi ceberut azınlık diktasının altında 80 yıl inlemiş bir halkın çocuğu olarak hayretle dinliyorum şu yaşam tarzı savunucularını…
İlk zamanlar bunları bahanesiz kalmış şirret palavracılar olarak görüyordum. Şimdi şimdi anlıyorum ki bunlar sıradan çirkefler değil bir stratejiye bağlı askerler aslında. Bu cephede, gafil ve zelil olmak kaydıyla iki tür asker çalışıyor. Gafil olanı kör, farkında değil ne dediğinin. Mahallesinden ezberlediği tekerlemeleri tekrar edip yatıp uyuyor. Zelil olanı ise bilerek, kasten ve isteyerek “Yaşan tarzıma saldırı var” diyor.
Peki asıl mevzu ne?
Soros bütün bu olanları “Yaşam tarzına saldırı” olarak ifade ediyor.
ABD düşünce kuruluşları “Yaşam tarzına saldırı” diyor.
PKK aşkını saklayamayan Avrupalı siyasetçiler “Yaşam tarzına saldırı” diyor.
Belli değil mi düğmeye basıldığı, belli değil mi düğmeye basanlar?
Ne murat ediyorlar?
Alevi/Sünni, Türk/Kürt gibi çatlaklara sızamayınca akılları sıra, başka yerde sıfırdan çatlak yapacaklar.
Yutar mıyız?
Artık Türkiye’de kimse bu numaraları yemez. Boşa para harcıyorlar…