Pazar günü yapılan seçimlerin henüz kesinleşmemiş sonuçları üzerine partiler aldıkları ya da alamadıkları oyların değerlendirmesini mutlaka yapacaktır.
Arap sokağından gelen yorumlara ve sorulara binaen sonuçlar üzerine ben de birkaç şey söylemek istiyorum.
Seçim günü defalarca arayarak son durumun ne olduğunu soran bir Arap arkadaşım, “Allah şahittir ki bugün 15 Temmuz’da yaşadığım duyguların bir benzerini yaşıyorum” diyerek endişesini dile getirdi.
Birçok seçmenin de aynı düşüncelerle sandık başına gittiğinden ve sonuçların çıkmasını yüreği ağzında beklediğinden eminim.
Türkiye her seçimi aynı korku ve stresle mi gerçekleştirecek?
Sandıktan çıkan sonuçlar FETÖ’nün Türkiye için hâlâ çok büyük tehdit olduğuna işaret ediyor.
Bu nedenle FETÖ’yle mücadele hız kesmeden, hatta daha da hızlı ve etkili bir şekilde sürdürülmeli.
Seçim sonuçları ne olursa olsun, örgütün bir daha asla eski gücüne kavuşamayacağı garanti altına alınmalı.
Allah, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli’ye sağlık ve afiyet, ömürlerine bereket versin.
En çok karşılaştığım sorulardan biri şu:
“Erdoğan sonrası ne olacak?”
Aynı durum Bahçeli için de geçerli.
FETÖ’nün MHP’yi ele geçirme planı başarılı olsaydı, Allah korusun, Türkiye bugün bambaşka bir noktada olabilirdi.
Darbecilerin yeniden eski güçlerine kavuşmaları ihtimalinin en kısa sürede ortadan kaldırılması gerekiyor.
Pazar günü Erdoğan’a ve Cumhur İttifakı’na zafer kazandıranın “15 Temmuz ruhu” olduğu unutulmamalı ve önümüzdeki dönemde “FETÖ’yle her alanda mücadele” önceliklerin başında yer almalı.
Sonuçlarda dikkat çeken bir husus da Erdoğan’ın aldığı oylarla AK Parti’nin aldığı oylar arasındaki fark.
MHP’nin aday çıkarmayarak Erdoğan’ı desteklemesi nedeniyle böyle bir farkın oluşması normal.
Bununla birlikte, AK Parti’nin oylarındaki düşüşün verdiği mesaj görmezden gelinemez.
Düşüşün sadece “AK Parti’yi zayıflatıp Erdoğan’ı yalnız bırakmak isteyenlerin komplosu” olarak değerlendirilmesi büyük bir yanılgı olur.
Tam tersine, her türlü eleştirisine rağmen tepkisini bir yana bırakarak ve ülkesinin menfaatini düşünerek oy veren kişilere teşekkür etmek gerekiyor.
Bu gruptan ciddi bir kesimin Erdoğan lehine oy kullandığı halde küçük bir ders verme arzusuyla AK Parti’yi cezalandırdığı anlaşılıyor.
Seçmenlerin kritik süreçlerde milli duruş sergileyen ve Türkiye’ye yönelik komploların bertaraf edilmesinde hayati rol oynayan MHP’ye sahip çıktığı da görülmeli.
Seçimlerden önce ve pazar günü Türkiye düşmanı çevrelerde sonuçların açıklanmasının ardından “hile yapıldığı” iddiasıyla sokakların karışacağı beklentisi vardı.
Bazı televizyon kanallarının yayınları da bu beklentiyi körükledi.
FETÖ’nün bilinen isimleri yurt dışından CHP gençliğine “Sokağa çıkın” çağrıları yapıyordu.
Muharrem İnce, yenilgiyi kabul ederek yaptığı açıklamalarla kaos planlarını boşa çıkardı.
İnce’nin bu tavrı takdire değer.
“Galip geleni kutlayamayacaksan yarışa girmeyeceksin”, “Bunu kabul etmiyorum, sokaklara çıkalım demek demokrasi değil”, “Türkiye bölünmez”, “Erdoğan güzel bir şey söyledi. Deki ki: Bizde katılım yüzde 80’lerin üzerinde. Yüzde 30’larda katılım olan ülkeler bize demokrasi dersi vermesin” sözleri alkışı hak ediyor.
İnce’nin açıklamaları “Muhalefet sonuçları kabul etmiyor” şeklinde haber yapan Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır medyasına da kapak oldu.
Saadet Partisi ve yaşadığı hezimete gelince…
Erdoğan nefreti ve haset gözlerini ve vicdanlarını o kadar kör etmiş ki, söylenecek hiçbir sözün anlamı yok.
Herhangi bir özeleştiride bulunacaklarını ve yaptıkları yanlışı itiraf edeceklerini de sanmıyorum.