“Kimsin sen, baba?” dedim.
– Ben, dedi, Kudüs’ü kaybettiğimiz gün buraya bırakılan artçı bölüğünden…20. Kolordu, 36. Tabur, 8. Bölük, 11. Ağır Makineli Tüfek Takım Komutanı Onbaşı Hasan’ım…
Yarabbi.. Baktım, bir minare şerefesi gibi gergin omuzları üzerindeki başı, öpülesi sancak gibiydi…
Ellerine bir kere daha uzandım. Gürler gibi mırıldandı:
– Sana, bir emanetim var oğul. Nice yıldır saklarım. Emaneti yerine teslim eden mi?
– Elbette, dedim, buyur hele…
Konuştu:
– Memlekete avdetinde yolun Tokat Sancağı’na düşerse… Git, burayı bana emanet eden kumandanım Kolağası Musa Efendi’yi bul. Ellerinden benim için bus et (öp). Ona de ki…
Sonra, kumandanı olduğu takımın makinelisi gibi gürledi:
– O’na de ki, gönül komasın. Ona de ki, “11. Makineli Takım Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan, o günden bu yana, bıraktığın yerde nöbetinin başındadır…”
Gazeteci rahmetli İlhan Bardakçı arkadaşı Said Terzioğlu ile birlikte 1972 senesinin Mayıs ayında Kudüs’ü ziyaret ediyor. Onbaşı Hasan ile Mescid-i Aksa’nın merdivenleri başında öyle karşılaşıyor. Sonrasında yukarıdaki geçen vurucu sohbet gerçekleşiyor. Yüz yıl öncesinde Osmanlı’nın çekilmesiyle elimizden çıkan, Cumhuriyet sonrasında unutulmuş, unutturulmuş olan bizim için kıymetinin ne olduğunu yeni yeni hatırladığımız Kudüs için ömrünü vakfeden bir askerin onurlu duruşu nasıl da derinden sızlatıyor içimizi. Söz vermenin, sözünde durmanın namus olduğunun unutturulduğu bu çağda Hasan onbaşının hikayesi bizi kendimize getirmeye yeter mi!
Kudüs, inancımız ve tarihsel bağlarımızdan sebep her köşesiyle kayıt altına alınması gereken kutsal şehrimiz. Birçok konuda olduğu gibi bu alanda da yapılan çalışmaların sayısı maalesef bir elin parmağını geçmiyor. Oysa Hasan Onbaşı’nın hikâyesi bile başlı başlına bir kahramanlık filmi için yeterli. 1972’de geçen bu hadisenin nasıl şimdiye kadar Türk sinemasına aktarılmamış olmaması hayret verici bir durum diye geçirirken Üs Yapım ve Limon Yapım’dan güzel bir haber geldi. Bardakçı’nın Hasan Onbaşı hatırasından ilham alınarak bir film senaryosu yazılmış ve çekimlerine yakın zamanda başlanılması planlanıyor.
Filmin içeriğinin ve hikâyenin nasıl işlendiğini öğrenmek için projenin geliştirilmesi ve senaryo aşamalarının sorumlusu yapımcı Süreyya Önal’ı aradım. Senaryo Hasan Onbaşı’nın bıraktığı nöbetin devamında şimdiki zamanı anlatıyormuş. Bu projeyle bilhassa şuur noktasında gençlere ulaşmak istediklerini belirtti konuşmamız da Önal ve gönüllerinde yatan hedefi şöyle ifade etti: “Kudüs nöbeti bitmedi, bizi bekliyor. Bu emaneti en iyi şekilde filmle anlatabilirsek herkes tek tek sahip çıkacak diye düşünüyorum.”
Film, 2018’in sonbaharına doğru vizyona çıkması planlanıyor. Fas ve Yunanistan’da kurulacak olan Kudüs platolarının dışında çekimler için Türkiye’de platolar kurulacağını anlattı Önal. Kudüs’te çekim yapmayı planlıyorlar ama nasıl olacağı konusunda hazırlıkları devam ediyormuş. Malum işgalci İsrail böyle bir hikâyenin çekilmesine müsaade etmeyebilir. Filmin çekimleri ve sonraki aşamalarının başarıyla tamamlanması, Hasan Onbaşı’nın onurlu nöbetinin yeniden hatırlanması ve bilinç kazandırması noktasında iyi bir yapım ortaya çıkmasını heyecanla bekliyoruz. Şimdiden emeklerine sağlık.
Son muhafız Hasan Onbaşı’dan Allah razı olsun, onun şerefli nöbetini, saygınlığını şimdi ve geleceğe aktaracak yapımların çoğalması dileğiyle. Kudüs namustur…