Söküm siyaseti

Abone Ol

Çok itibar ettiğim bir söz var; “Siyasetin yaptığını kimse yapamaz, yıktığını da kimse yıkamaz” diye.

Bunun ne anlama geldiğini AK Parti ve CHP belediyeciliğini karşılaştırarak daha iyi anlayabiliriz.

AK Parti, İstanbul’da o kadar çok eser yapmıştı ki artık devasa projeler bile sıradan hâle gelmişti.

Yaklaşık 20 yıl boyunca CHP’nin söküm siyaseti de -özellikle genç seçmende- unutulunca sanki hep böyle gelmiş böyle gidiyor algısı oluştu ve CHP İstanbul’u kazanmış oldu.

Fakat sadece beş yıl bile, CHP’nin söküm siyasetinin hatırlanmasına yetti diye düşünüyorum.

Üzerine koyamayınca beş yılın yaşayan, dinamik bir şehirden neler götürdüğünü de hep birlikte müşahede ettik.

Dünyanın en genç otobüs filolarından birine sahip olan belediyenin, bugün düştüğü içler acısı hâl de apaçık olarak ortada durmaya devam ediyor.

Yapmak kadar yaşatmanın da önem taşıdığı hizmetler, sürekli hareket hâlinde olan bir şehir için ihmali söz konusu olamayacak şeylerdir.

İstanbul’un hakikatleri gizlenemeyecek kadar açık olduğu için de İBB başkanı mutlaka polemik siyaseti yapmayı deneyecek ve AK Parti adayını kendi seviyesine çekmeye çalışacaktır.

İstediği her şeyi yapmayı özgürlük sayan İBB başkanı, hayatın gerçeklerini kapının dışında bırakarak zaman zaman tahammülleri de çok zorladı.

Bir valiye yaptığı hakaret de işte bu sınırsız özgürlük isteğinin bir tezahürüydü.

Oysa “Çürümüş bir özgürlük, istediği her şeyi yapmaktan ibarettir” hakikati de tam yanı başında dururken…

Temel atmam törenleriyle, AK Parti döneminde başlatılan ve milyonlarca lira para harcanan eserleri yarım bırakarak, yapılmayanları “yaptım” diyerek, hatta yapılanlara çökerek siyaset ahlakının bütün vidalarını da sökmüş durumda.

İBB belediyeciliğinin “insan dışı tanıkları”, insandan çok daha güçlü bir şekilde gerçeği savunuyorlar.

Hiçbir insan tanık, yürümeyen bir merdivenden daha gerçekçi değildir mesela.

Ve hiç kimse ona “manipülasyon yapıyorsun” diyemez.

“Akılcılığın akıl dışılığı” diyen Ritzer gibi biz de “Belediyeciliğin belediyesizliği” diyeceğiz bu hâle.

Zira hem bir belediye vardır hem de onun hizmetsizliği.

Aynı anda olmaması gereken iki durum, paradoksal olarak ortada duruyor.

CHP belediyeciliği -tıpkı parti politikaları gibi- yapma siyaseti üretemediği gibi yapılana da düşman bir tavır sergiliyor.

Yeni olana karşı giriştiği bu tavır “misoneizm” olarak tarif edilen, yenilik korkusunu hatırlatıyor bir taraftan da.

Hülasa İstanbul’un, CHP belediyeciliğini test etmesi için sadece beş yıl çok yeterli olmuştur kanaatimce.

Yirmi yıl sonraki nesiller de unutup İBB’yi tekrar CHP’ye verir mi bilmem ama öyle zannediyorum ki şimdikiler bir beş yılı daha heba etmeyecekler…