Biz de çok ama çok fenayız…
Öyle deli kan taşırız, çaktırmayız…
Bizden haksız yere alınmış bir şey varsa bunu kimsenin yanına bırakmayız…
Biz toprağına aşık bir milletiz, bunu hatırlatırız…
Biz yedi milyar insanın içinde çok başka bir millet olduğumuzu tüm dünyaya anlatmışlarız…
Kanıtlamışlarız…
Adamların yüz yıl boyunca bizim dedikleri devletlerini ellerinden aldık…
Çünkü onların değildi…
Gasp etmişlerdi…
Sizin yüzünüzden Batı’nın çizip biçtiği vatanımızı sizden geri almamıza çok fena bozuluyorsunuz…
Bir bakıma haklısınız, bitmez sandınız deniz…
Olsun, biz de bir asır çok fena hüzünler yaşadık…
Bu vatanda yetimlik yaşadık be, yetimlik…
Ama anamıza kırılmadık…
Lakin bizim olanı geri aldık…
Ama biz bize yaşatılanları size yaşatacak değiliz, güzel bir bahar içinde hep birlikte yaşamak için bizim olanı geri aldık…
Adamların bin yıllık planlarını başlarına geçirdik…
Daha ne olsun kardeşim…
Bizim olanı bin yıllık mazimizden aldığımız ruhla onlardan geri aldık…
Adamların bu millet için daha bin yıl kendilerine gelemezler diye yaptıkları konuşmalar henüz tazeliğini korurken her ne varsa uyandık, yarım asırda hepsini geri aldık…
İncindiler, ağaç diye bir bahane üzerinden yine çökmeye çalışıyorlardı ki üstümüze, millet yemedi…
İslam beldesini gavura benzetmişlerdi, onlara rağmen özümüzü hatırladık ve uyandık…
Şan kokan bir millet koşarken yeni bir bin yılına önce, ülkemize çöreklenmiş karanlık adamları yendik…
Şaka yapmıyoruz ya, vallahi yendik…
Mavi çizgili pijamalı patronu ve ona benzeyenlerin hepsini yendik…
Daha sayamadığımız bir sürü alçağı devrilip devirip yendik…
Bizim üniformamızı gasp eden sözde paşaları da yendik…
O şerefli formayı Mehmetlere teslim etti millet, artık darbeler çağını kapatıverdik…
He yine de geleceğiniz varsa göreceğiniz de var sahteler, bilesiniz…
Kalbimiz ağrıdı bir asır kardeşim, kalbimiz…
Öyle suskun sandılar, oysa biz zamanın gelmesini bekledik…
Olgunlaşmış bir zaman gözledik…
Ve vatan vatanın gerçek sahiplerine geçmiş oldu…
Başsız kalmıştık…
Başsız bırakılmıştık daha doğrusu…
Yüz yıldır doğruyorlar bizi…
Hala da ölüyoruz keyfe keder…
Kılıçtan geçirildik…
Ne Endülüs’ü unuttuk ne de unutabiliriz…
Ne Çerkez katliamını unuttuk ne de unutabiliriz…
Afrika’da ölen bizdik…
Bosna’da sırtımızdan vurulan, Balkanlarda ve dahi…
Türklerden intikam aldık diyen zalim Sırpları hiç unutmayacağız beyaz adam, hiç…
Ekmeğimizi çaldılar kara kıtada…
Suyumuzu çaldılar…
Petrolümüzü…
Elmasımızı…
Altınımızı…
Borlarımızı…
Madenlerimizi…
Bağımızı…
Bahçemizi…
Milyonlarca canımızı, kalbimizi…
Organlarımızı beyaz adamın yaşaması adına canlı canlı aldılar…
Kanımızı ucuz buldular, saldırdılar…
Akbabalar gibi ölmüş bedenimize bile kıydılar…
Artık yeter dedik, adamları şaşkına çevirdik…
Hasta dediler…
Öldü dediler…
Mola verdiğimizi hiç akıl etmediler…
Çok pis oyuna geldiler…
Öyle ya, bin yılda kendimize gelmeyecektik…
Gelmemeliydik…
Öyle sanmıştı o başka diyarların fiyatı belli ucuz adamları…
Markalarının üstünde sahiplerinin isimlerinin belli oldukları…
Türk kılığına girmiş Ermenistan’ın adamları…
Yendik sizi bayım, yendik…
Haliniz ondan böyle zavallı…
Eğildikçe eğildiniz be zalimlerin pis adamları…
Ezanlarımızı çaldınız bizden…
Kutsal kitabımızı…
İplerde asılı olması gerekenler sizdiniz vatana ihanetten ancak alimlerimizi astınız, işte unutmadık o kanlı çağı…
Toprağımızı çaldınız bizden…
Bizim olanı elimizden aldınız…
Bizim sandığımız vatanımızı meğer istila etmişsiniz bir asır…
Öz yurdumuzda parya yaptınız bizi…
Öz vatanımızda garip…
Okullarımızı işgal edip attınız örtülü kızlarımızı…
Namaz kılan genç çocukları zindana tıktınız çünkü işgal ettiğiniz ülkemizde bu sizin projelerinize aykırıydı…
Ne demek namaz…
Bir adım sonrası Ayasofya olur diye hep korktunuz bizden, değil mi…
Siz de haklısınız bir bakıma…
Hiç unutmadık Ayasofya’mızı…
Bir gün açılınca bize bahar size güz bayım, ne adil bir taksim olacak o açılış zamanı…
Bütün vatanın en güzel mekanlarına çöreklenip meze gibi harcadınız…
Saraya karşı gibi durup, Osmanlı saraylarını pavyona çevirip, yarım asır beleş gününüzü gün ettiniz…
Bir devir kapandı…
Ah be ne çok acı…
Dansöz oynattığınız mekanlar halka kavuşunca kudurdunuz, babanızdan kalma değil beleşten kalma koca bir devlet sizin ellerinizde oyuncaktı tabi…
Ülkenin hortumlarını şirketlerinize, evlerinize, kendilerine bağlamışsınız, kesince devlet bütün vanaları…
Aranıyor işte Ecevit babaları…
Aranıyor Demirel’in kayırmacılığı…
Yok bayım o adamların artık o karanlık çağları…
Bir millet ayağa kalkınca hortumlar dünyaca söz edilen mega projelere akıyor…
Üçüncü havalimanına karşıyım diyor, oysa hortumlarımızı kestiniz diyemediği için köprü diyor, yol diyor, yapma diyor…
Aziz bir milleti saf sanıyor…
Bir ülke kendi küllerinden doğup Anadolu’nun kalbinde hayat bulup ölümüne direniyor…
Volkan olup ezildiği günleri unutmadan yeni bir bahara koşuyor…
Hükümleri olmayan alçaklar izin vermeyiz diyor…
Hu hu, izin istemiyoruz bayım, sizi yendiğimizi söylüyoruz yüksek sesle…
Ya hala anlamamakta ısrar etmeniz niye?…
Kendi tankı üstüne yürüdüğü gün ülkesini geri almak için bu kutlu günde canından cayıp kurban olup bir vatan kazandı bu millet, gelme artık üstüne…
Cihanı alır karşısına o durumda haleti ruhiye…
Ellerinden kan üzerinden kazandıkları paralarını kestik…
Kanlı paralarının musluğunu kesip dünyalarını dar ettik…
Koca bir cihan devletini ele geçirmişler odalar ile saltanat içinde yaşarlarken hepsini sobeledik ve galip geldik…
Azalan paraları kadar hırçınlaştılar…
Kaybettikçe saldırganlaşıp bütün pis sularda birleştiler…
En aykırı olanlar ile en uçta olanlar bir masada birleşip yeniden bizi yenmek için güç birliği eylediler…
Her seferinde yenildiler, yine yenilecekler…
Uyuşturucu pazarına köle olmuşlar…
Batı’ya alçak piyon…
Ama olsun, her bir pis şebekelerini bulduk…
Milletten çaldıklarını millete hizmete sunduk…
Çok pis sopa yediniz bayım, çok pis bir sopa…
Öyle böyle değil, çok pis dayak yediniz…
Millet sizi Anadolu’nun ruhu ile bir güzel dövdü…
Sizin zalim anlayışınız ile değil…
Anadolu irfanı ile…
Bin yıllık medeniyetini özlemiş bir millet dirilince ya kaçtınız…
Ya gavur ellerde vatanınızı kötüleme yarışına karıştınız…
Bu ülke kadim baharına koşarken…
Siz öyle trene bakar gibi bakacaksınız…
Ancak o gün dahi pişman olmayacaksınız…
Ta ki Batı için son kullanma tarihiniz bittiğinde bizi anlayacaksınız…
Kabul edin artık bu millet tarihinde hak ettiği yere gelmek için yemin etti…
Bu ülke muasır medeniyetini ihya ve inşa için dirildi…
İsmet paşanız kalkıp gelse alayınızı Yunan’ı denize döker gibi döker ve sizi yine yener bu devleti size teslim etmez artık bu millet…
On Altı Nisan’da bunu ilan edecek…
Milyonlar yeni Türkiye için evet evet evet diyecek…
Aklınızı başınıza alın…
Bu ülke bütün halkı ile hak ve adalet ile eşit şekilde yaşayacak…
O üstüne oturduğunuz beleş vatan yok artık elinizde…
O sağdınız vatan yok…
Mekanın sahipleri güçlendi…
Mekanın sahipleri dirildi…
Mekanın sahipleri nerede kalmıştık dedi…
Yani bayım, vatanın gerçek sahipleri geldi, meseleye el attı ve milletten çaldıklarınızı sizden aldı…
Geçmiş olsun…
Biz kutlu zafere yürüyoruz, önümüze çıkanı yıkarız…
Zira yarım asır sonra nasip olanı itersek bir daha kalkamayız…
İstikbal ve istiklal için biz sonsuza kadar burada olacağız…