Kemalistler, Türklerin din dillerini ellerinden almak, gırtlaklarını katledip Kur’an harflerini mahreçlerine uygun okuyamaz hale getirmek amacıyla harf zulmünden sonra ‘öz Türkçe’ adı altında operasyon yapmadan önce Türkçe’de de tıpkı Kürtçe, Arapça, Farsça ve İngilizce’de olduğu gibi hitapta siğa-i müennes (dişiye hitap) ve siğa-i müzekker (erkeğe hitap) vardı…
Muhatabı tanımak, tanımlayabilmek o muhatap ile müzakere edebilmek, onu anlayabilmek ve ona bir şeyler anlatabilmek için en önemli husustur. Muhatabı tanımlayamamak müzakere için en zor husustur ki; hangi konuya nasıl bir tepki vereceğini ölçebilmek mümkün değildir.
Kürtçe’de bu zorluğu en iyi anlatan deyim: ‘Kes nizane ev jin e an mer e; ka azeb e yan bi mer e’ (Kimse bilmiyor ki bu dişi midir, erkek midir; evli midir, bekâr mıdır)
Türklerin, PKK ve alfabenin her harfinden müteşekkil bileşenleri olarak bildiği, Kürtlerin ise, Apo’cular diye isimlendirdiği örgüt her ne kadar Türklerin ve/veya Türkiye Devleti’nin sorunu olarak bilinse de aslında Kürtlerin tarihleri boyunca başlarına gelmiş en büyük sorundur ve tanımlama, müzakere edebilme, anlaşabilme, anlayabilme mevzusunda ençok sıkıntı çeken de ne yazık ki Kürtlerdir.
Belki 40 başlık altında söylem ve eylem çelişkileri analiz edilebilir; ancak ben en çok dile getirdikleri, en çok işledikleri ve savunduklarını iddia ettikleri sadece 4 maddenin kısaca analizini yapayım da, siz nasıl bir zorlukla karşı karşıya olduğumuzu takdir edin…
1-BAĞIMSIZLIK/ÖZGÜRLÜK
PKK kendisini ‘Kürt özgürlük/bağımsızlık hareketi’ olarak adlandırır; ama Öcalan’ın kendisi bizzat başta olmak üzere DTK, HDP, PKK üst yönetimleri defaatle ‘Bağımsız Kürdistan’a karşı olduklarını ilan etmişlerdir. DTK Başkanı Hatip Dicle, ‘Biz bağımsız Kürdistan tezini tarihin çöp tenekesine attık’ demekle kalmayıp bir adım ileri giderek Irak’ta Kürdistan’ın bağımsızlık ilan etme ihtimaline karşı da ‘Kürtler parayı bulunca ya kız kaçırır ya adam öldürür, Barzani 2 varil petrol sattı, bağımsızlık ilan ederek Kürtlerin başını belaya sokuyor’ dediği hakaretvari açıklamalarının video kayıtları sosyal paylaşım sitelerinde durmaktadır. Kandil, ulus devlet fikrinin ilkellik olduğunu bağımsızlık gibi bir taleplerinin olmadığını defalarca ilan etmiştir. Son olarak da bir hafta önce HDP Milletvekili Nursel Aydoğan’ın ‘Aslında ABD ve İngiltere, Kürdistan’ı kurmak istiyor; ama Öcalan ve PKK buna engel oluyor’ açıklamasını isteyen herkes izleyebilir.
HDP ve PKK’nin defalarca “Biz Ege/Akdeniz sahillerinden vazgeçmeyiz, Misak-ı Milli, Atatürk ve bayrakla bir sorunumuz yoktur, Türkiye ortak vatanımızdır” açıklamaları, tüm kamuoyunun malumudur. PKK sadece Türkiye’de bağımsız bir Kürdistan’a karşı olmakla kalmayıp Irak’ta, Suriye’de, İran’da; hatta ‘Ulus devlet ilkellik’ diyerek Mars’ta bile kurulacak bir Kürdistan’a karşı çıkacağını ilan etmişken, hâlâ Kürt gençlerini bu iddiayla dağa çıkaran PKK’ye soralım:
*Madem bağımsız Kürdistan’a karşısınız, neden hâlâ kendinize özgürlük/bağımsızlık hareketi diyorsunuz ve kendinizden olmayan Kürtleri Kürdistan’a karşı olmakta itham edip hain/onursuz/satılmış/keklik soylu diye hakaret ediyorsunuz?
*Madem Misak-ı Milli ve bayrakla sorununuz yok, neden hâlâ ‘İşgalci T.C.’ diyorsunuz ve madem T.C. işgalci, neden onun demokratikleşmesi için mücadele ediyorsunuz, size ne? Bağımsızlık savaşı bir devletin sınırlarına, bayrağına, kurucu iradesine/sistemine karşı verilir. Bir siyasi partiye karşı Türk solu adına verdiğiniz mücadeleyi, neden Kürtlere ‘özgürlük savaşı’ diye satıyorsunuz? Hem işgalcisini demokratikleştirmek, kalkındırmak akıl kârı mı?
*Madem T.C. işgalci değil ve siz de bağımsızlık değil Türkiyelileşme istiyorsunuz, neden hâlâ elinizde silah var, neden hâlâ savaşıyorsunuz; insan kardeşçe yaşamak için mücadele ettiği kişilerle arasına hendek kazar mı, onlarla savaşır mı, iki milleti kardeş yapmak için 30 yıl onları savaştırmak hafsalanın alabileceği bir şey mi?
*Siz Türklerin/Arapların/Farsların solcusu, eşcinseli, ulusçusu, BAAS’çısı, Şia’cısı, ırkçısı, vandalı, eşkiyası, marjinali ile kardeşliği ve ‘halklar’ çatısı altında birlikte yaşamı savununca, onurlu/özgürlükçü/çağdaş ve Kürdistanî oluyorsunuz da biz İslâm coğrafyasının Müslüman ve gayri-müslimlerinin tümüyle İslâmi ve imanî bir farz olan ‘tek millet’ yani millet-i İbrahim çatısı altında birlikte yaşamı savununca mı faşist/onursuz/köle/satılmış/kansız ve Kürdistan düşmanı oluyoruz?
2- ANADİLDE (Kürtçe) EĞİTİM
Öncelikle belirtmek isterim ki; anadilde eğitim ana sütü gibi hak ve helaldir. PKK de bunu haklı olarak savunmaktadır. Bu talebi dile getiren Türkiye Devleti’nden Kürtçe eğitim ve Kürtçe’nin resmi dil olmasını talep eden PKK’ye soralım:
*Neden Kandil’de eğitim dili hâlâ Türkçe’dir ve neden 40 yıldır PKK yöneticiliği yapanlar hâlâ Kürtçe bilmez?
*Neden televizyonlarınız ve gazeteleriniz Türkçe’dir, neden Kürtçe seçmeli dersini boykot ettirmek için Kürtlere baskı yapıyorsunuz, neden Kürtçe eğitim veren medreseleri yok sayıyor ve IŞİD’ci/devletçi Kürtler yetiştiriyor diye yaftalayıp düşmanlık yapıyorsunuz?
*Bir ulusun varlığı, onun dil ve alfabe birliğinden ve kendi dilinde eğitiminden geçer diyorsunuz da; İran, Suriye ve Irak’ta yaşan Kürtler, İslâm (Arap) Alfabesi kullanırken ve tarih boyunca yazılan tüm Kürtçe eserler ve dedelerimizin mezar taşları dahî İslâm Alfabesi ile yazılmışken, neden biz Türkiye’de yaşayan Kürtlere Latin Alfabesi dayatıp ‘Akademik Kürtçe’ adı altında dilimizi ucubeye çevirip din dilimizi elimizden alıyor, dil ve alfabe birliğini bozup bizi tarihimizden ve diğer ülkelerde yaşayan Kürt kardeşlerimizden koparıyorsunuz?
Aslında cevabı basit: Kürtçe sosyalizm/Stalinizm yoktur da ondan. Kürtçe tüm dünyada resmi dil olsa dahî siz yine din diliniz; yani ideolojik diliniz olan Kemalist Türkçe’sini kullanacaksınız.
3-DEMOKRASİ-HUKUK
Her bildirilerinde ve her sloganlarında vardır. “Herkes için eşitlik, herkes için insan hakları, herkes için demokrasi ve herkes için adalet”. Kemalist sistemi ötekileştirme, yaftalama, hukuksuz infaz, kendinden olmayana yaşam hakkı tanımama ve zorla dönüştürme (asimilasyon) ile itham ederler. Yerden göğe kadar haklılar.
Kendilerinin yaptığı ve video kayıtları veya ifadelerle sabit olan suçlar için bile hukuki belge talep eder, araştırma önergesi verirler, mesnetsiz/yargısız/belgesiz suçlamalara faşistlik/yaftalama derler. Sivillerin ve çocukların savaşa alet edilmemesi gerektiğini söylerler. Bir konuda bedel ödemenin bir nimet gerektirdiğine inanırlar, vefayı esas alırlar eşi, çocuğu kendi davaları uğruna can vermiş veya hapis yatmışlara her şeyde öncelik verirler. Beyanın esaslığını savunurlar. Haklılar…
Ancak tüm bu erdemler, sadece söz konusu kendileri olduğunda geçerlidir. Onlar kendilerinden olmayan tüm Kürtleri, istedikleri gibi IŞİD’ci/el-Nusracı /menfaatçi/hain diye yaftalama hakkını kendilerinde görürler, belge ibrazına gerek duymazlar.
Karşılarındakini katil olarak yaftalamada bile bir belge verme gereği duymazlar, yargılama veya ispat edilme zorunluluğu sadece onlar hedefte ise geçerlidir, kendileri başkalarına karşı her türlü infaza, yaftaya yetkilidir. Kendi bedel ödemişleri saygıya değerdir ama başkasının bedel ödemişi nimetlendirilince onu ‘Acısının sefasını sürüyor’ diye aşağılarlar. Savaşı sivillerin sokağına ve evine taşırlar; ama sivillerin savaştan etkilenmesine karşı çıkar, devleti suçlarlar. Çocukları dağa götürüp, silahlandırıp, savaştırırlar. Çocukların oyun alanına, sokağına mayın koyup ölümlerine sebep olurlar; ama çocuk ölümlerine hayır diye slogan atarlar. Dağa götürdükleri çocuklar için ‘özgür iradeleriyle geldiler’ derler; ama suça sevk ettikleri çocuk yakalanınca devlete ‘çocuğun iradesi mi olur’ diye çıkışırlar.
Kendilerinden olmayanın siyasi tercihine, yaşam şekline, inancına tahammül etmezler, partilerine saldırırlar, bu saldırıları meşru diye ilan ederler (Besi Hozat ve Duran Kalkan), sakalından dolayı adam öldürürler, kurban eti dağıtan çocuğun başını ezerler; ama kendilerine her kesimden saygı ve tahammül isterler…
4-SOSYAL YARDIMLAR
Devletin gıda(makarna)/kömür/çocuk ve yaşlı bakım yardımlarının hükümet tarafından değil AB tarafından verildiğini iddia eder ve tabanlarına iman ettirirler. Bu yardımlardan en çok kendi tabanları faydalanır. Sosyal yardım dağıtım haritası ve seçmen sandık haritası karşılaştırıldığında bu nettir. Yüzde 70 ve üzeri oy aldıkları yerlerde sosyal yardım almayan zengin ve devlet memurları çıkarıldığında yardımları alanların yüzde 90’ının onlar olduğu gün gibi ortadadır. Yardım alanlar bu ülkenin vatandaşlarıdırlar ve kardeşlerimizdir. Alsınlar, helali hoş olsun…
Ancak yerken AB’nin verdiğini iddia ettikleri yardımlar aksayınca hükümeti suçlar, siyasi tercihlerinden dolayı kesildiğini söylerler ve daha acısı onlar alır onlar yerler; ama o yardımlardan faydalanmayan başka partinin seçmenini ‘makarnacı/kömürcü’ diye yaftalayıp ‘iradesini makarnaya sattı’ diye aşağılarlar.
Aslında PKK’nin söylem-eylem çelişkisi bir makaleyle anlatılamaz, bu bir kitap; hatta ansiklopedi konusudur. Sadece 4 başlığın kısa analizinde ortaya çıkan bu kadar çelişkileri bulunan bu yapıya soralım:
Ey Apo’cular!
Yani ey PKK, PYD, KCK, KNK, KJK, YPG, YPJ, YBŞ, YPS, HPG, DTK, DBP, HDP, PJAK, AH, ERNK, ARGK, PÇDK, YDG-H, KODAR, TEV-DEM, YJA-STAR, YPJ-ŞENGAL,.. ve daha neler,
Size hangi siğa ile hitap edelim?!…