Siyasetin finansmanında neredeyiz?

Abone Ol

Geçen haftalarda dünyada siyasetin finansmanının geçirdiği aşamaları ve gelişmeleri ayrıntılarıyla olmasa da genel hatlarıyla ele almıştık.

Dünya ölçeğinden konuya baktıktan sonra ülkemizde siyaset nasıl finanse edilir veya edilmesi gerekir noktasında nelerin hayata geçirilebileceğini irdelemekte fayda olduğunu ifade etmenin gerekli ve önemli olduğunu düşünüyorum.

Öncelikle bağımsız bir bütçe ile siyasetin finanse edilmesi amaçlanmalıdır. Bunun yapılabilmesi için de bağış mekanizması ortaya konulup işletilebileceği bir sistemin işlerlik kazanması gerekmektedir.

Siyasilerin ilişki içerisinde oldukları çevrelerle çıkar ilişkisinin çok ötesinde sadece ve sadece milli menfaatlerin ön plana çıkarıldığı bir olgunlukla yeni sistemin oluşturulması amaçlanmalıdır.

Siyasilerin göreve gelmeden önce beyan ettikleri mal varlıkları ile görevi bıraktıkları veya bırakmak durumunda (seçimleri kaybederek) kaldıkları dönemler arasındaki mal varlıkları arasında uçurum derecede farklar olmamalıdır.

Yolsuzluk suçlaması olan siyasiler hakkında soruşturmalar hızlı bir şekilde başlatılmalı ve aynı hızlılıkla da sonuçlandırılmalıdır. Çünkü yolsuzluk bir ülkenin kanını çok hızlı bir şekilde tüketebilecek güce sahip bir illet olmanın yanında tüyü bitmedik yetimlerin hakkının da hakkı olmayan biri veya birileri tarafından gasp edilmesidir.

Dünya da siyasi yolsuzluklar sonucunda birçok siyasi partinin bir sonraki seçimlerde çok ciddi oy kayıpları yaşandığı örneklerinden yola çıkarak bu durumun sıcak bir şekilde gündemde tutulması yolsuzluk oranını azaltacak bir yaklaşım olarak önümüze çıkacaktır.

Bu anlamda konuya bakıldığında aslında toplumların siyasette oluşan haksız kazançlara çok ciddi tepkiler verdiğini söylemek yerinde bir söylem olarak karşımızda durmaktadır.

Toplumun hassasiyetleri göz önüne alınarak siyaset yapılmalı ve haksız kazancın önünde kanunlar vesilesiyle güçlü bir set olunarak konum alınmalıdır.

Hatta bu konum öyle bir hal almalıdır ki hakkında en ufak yolsuzluk şüphesi bulunan siyasi kişiliğin bir daha toplumun karşısına çıkabilme cesaretini gösterememesi sağlanmalıdır.

Bunu yapabilmenin yolu ise sandıkta verilecek mesajla çok ama çok yakından ilgilidir.

Siyasi partilerin yolsuzlukla ilgili öncelikle aday seçimlerinde dikkat etmesi sonrasında ise teşkilatlarında bu konunun en ince ayrıntısına kadar irdelenmesi bir zorunluluk haline getirilmelidir.

Yolsuzlukla ilgili hukuki düzenlemeler dünya örneği örnek alınarak yeniden düzenlenmeli ve konuyla ilgili komisyonlar oluşturulmalıdır. Bu komisyonların işlevsel bir hal alması sağlanılmalıdır.

Siyasi partilerin finansmanı üzerine alınan dünya ölçeğindeki kararların tamamına uygun bir şekilde siyasi partiler hareket etmelidirler.

Yapılan bağışların hangi amaçla yapıldıkları iyi irdelenmeli bu bağışlar üzerinden siyasi kayırmacılık yapılmaması adına önlemler alınmalıdır.

Siyasi partilerden belediyelere, belediyelerden muhtarlıklara kadar tüm yapıların bütçeleri güçlü bir şekilde oluşturulmalı ve harcama kalemlerinin yapısına uygun bir harcama çizelgesiyle giderler yapılmalıdır.

Ülkemizde kamuda şeffaflık paketi adı verilen bir şeffaflaşma paketi açıklanmış ama yürürlüğe girmemiştir. Bu paket yeniden gündeme getirilerek hızlı bir şekilde uygulanmalıdır.

Seçim dönemlerinde tüm adaylar sadece mal varlıklarını değil seçim kampanya bütçeleri ile mali kaynaklarını da kamuoyuna açıklamalıdırlar. Yapılan açıklama neticesinde harcamaların hangi kaynaktan ortaya konulduğu berrak bir şekilde görülebilsin ve bilinebilsin.

Tüm bunların yanında kamu da ve belediyeler de yapılan ihalelerde sadece milli menfaatler göz önüne alınarak hareket edilecek bir yapı oluşturulmalıdır. Çünkü milli menfaat az harcama ile çok önemli ve bereketli işler yapmak anlamı taşımaktadır.

Siyasetten ve siyasilerden de beklenen de bu dur…