CEM Karaca söylerdi, Allah rahmet eylesin…
Tamirci çırağına idi öğüdü: “İşçisin sen, işçi kal!”
“İşçi kal!” demesindeki maksat, safiyetinin bozulmasını istememesinden ileri geliyordu elbette.
Bu yüzdendi egzoz dumanında boğulan çırağın “özentide” yitip gitmesini istemeyişi…
Tabiî rahmetli Karaca’nın o müthiş söz ve güftesinin cemi olan bu şarkıyı dinledikçe, güzel ülkemde “özenti” üzerine özendiklerine meylederken yanlış ustalardan çıraklık öğrenen sivil toplum kuruluşlarımız da canlanıyor gözlerimizin önünde.
***
Takiye bataklığının uzun bacaklısı FETÖ’nün tabela ifadesinin nasıl bir evrim geçirdiğini hatırlayalım.
“Nurcuların Işık kolu”, “Fetullah Hocacılar”, “Cemaat”, “Camia”, “Hizmet Hareketi”…
“Hizmet Hareketi” tabelasını takınan terör örgütü FETÖ, kendisini bir “sivil toplum kuruluşu” şeklinde lanse etmekteydi son demde.
Zira resmî alanı kontrol etmenin en kolay yolu, sivil alanda tutundurma çalışması yapmaktı.
Bu mânâda sivil alanda kalmanın siyâsî alanda yer almaktan daha da zor oluşu bir yana, bu alanı hakkını vererek ele almak ve fayda üretmek, toplumsal çıkarlar için çok kıymetlidir.
Sivil alanda insana doğrudan dokunma imkânı yakalarsınız.
Sivil alanda insanı yetiştirme imkânı yakalarsınız.
Sivil alanda insanı hakikatin tüm derinliğiyle buluşturma imkânı yakalarsınız…
Sivil alan, kâğıttan bebek veya plâstikten araba hediyesiyle eve gazete aldıran çocuğun zeminini kuran alandır.
***
FETÖ, sivil alanda kurduğu istismar ve suistimal platformuyla topluma sızmayı başarmıştı.
Zira iktidar, toplumun, halkın, milletin gücü alınarak elde edilebilirdi.
Siyâsî parti kurmakla ilgilenmedi; çünkü hepsini, sivil alanın evrensel kümesi içinde kalan birer dar küme olarak varsaydı.
Taraf Gazetesi’ne attırdıkları “AKP ve Gülen’i Bitirme Plânı” başlıklı manşette kendilerini bir kenara ayırmanın, ülke idaresinde güç merkezi olarak göstermenin sebebi de buradan ileri geliyordu.
***
Türkiye’nin büyük atılım döneminde sivil toplum kuruluşlarının sayılarında müthiş bir artış gözlendi.
Zira “sivil toplum” kavramının büyüklüğü ve evrensel küme çapı bilinir hâle gelmişti.
İnsana hizmet merkeze alınmıştı niyette…
Ancak kulaklara sağdan üfleyerek yaklaşan bir sinsilikle sivil toplumun şuuruna bir özenti zerk edildi…
Neydi o?
Sivil alanın gücünden faydalanarak resmî alana, siyasete, hatta devlete müdâhil olmak…
Fikriyata dâhil olmanın ötesinde gelişen bu sinsi özenti, söz konusu sivil toplum kuruluşlarının/oluşumların/yapılanmaların ve sair toplulukların, herhangi bir kurumdaki herhangi bir bürokratın, kendilerinin referanslarıyla atanmasına müdâhil olmaya kastettikleri bir yarışa dönüştü.
Bu hat boyunca FETÖ’nün ölçüyü hangi seviyesiz seviyelere taşıdığını biliyoruz.
Öyleyse uyarmak lâzım o seviyelere özenenleri…
“Sivil toplum hareketi” veya “sivil toplum kuruluşu” diye bilinen toplulukları bünyesinde barındıran güzide müessese “sivil alan”, ne olur, sivilde kal!
Eğer bunu yapmazsan, daha sonra “nesil yetiştirme” tartışmalarında katkı sağlama hakkın olmayacak. Çünkü suçlusu sen olacaksın!
Eğer bu perdeyi yırtarsan, daha sonra “toplumsal adalet ve entegrasyonu sağlamak” konusunda söz sahibi olamayacaksın. Çünkü suçlusu sen olacaksın!
Eğer bu özentiden kurtulmazsan, daha sonra ümmet coğrafyasına götürdüğün yardımlar hakkında birileri suizanlar beslediğinde cevap veremeyeceksin. Çünkü suçlu olduğunu bileceksin!
Bu yüzden lütfen, sivilsin sen, sivil kal!