Önce teşhis, sonra tedavi. Sorunların temel çözüm yolu bu. Teşhis ve tespitten önce muğlak ifadelerle ne yapılacağını söylemek, sorunun derinleştirmekten başka işe yaramıyor. Bütün meselelerde olduğu gibi sinemada da durum böyle.
Sinemamızın temel sorunlarına dair çokça yazı neşrettik bu sayfada. Sektörel ve sanatsal çıkmazlarımız ya da imkanlarımızı tekrar etmek değil maksadım. Şimdi sadece ve sadece bir gösterge üzerinden nasıl bir imkan içinde imkansızlık yaşadığımıza işaret etmeye çalışacağım.
Ülkemizde sinema verileri bilet satışı üzerinden hesap ediliyor. Dünyada ise bu mesele hasılat üzerinden. Yani yine bilet satışının doğurduğu maddi manzara… Bu açıdan baktığımızda dünya ile aramızdaki uçurum akılalmaz seviyede. Dünya dediğimizde elbette akla gelen ilk yer ABD. Hollywood, dünyanın hiçbir noktasıyla kıyaslanamayacak derecede yukarılarda. Sadece bir filmin hasılatı, Türkiye’de yıl boyunca satılan biletlerin oluşturduğu hasılatın 3-4 misli olabiliyor.
Misal, tüm zamanların en çok hasılat yapan filmlerine bakalım. Tahmin edeceğiniz üzere hepsi Hollywood doğumlu. 2009 tevellütlü Avatar, 2,787,965,087 dolar (lira olarak söylemekte zorlanıyorum, yazmaya çalışayım: 8,308,135,959 lira). Farkındaysanız milyar dolarlardan bahsediyoruz. Ülkemizde en çok biletin satıldığı 2014 senesindeki toplam hasılatın (359 filmin toplam gişesi) 652 milyon TL civarında olduğunu söylersem manzara iyice netleşir sanırım. Geçtiğimiz sene vizyona giren Star Wars: The Force Awakens de hasılatını 2 milyar doların üzerinde tutmayı başardı. Titanic’i, Yenilmezler’i, Hızlı ve Öfkeli’si ve daha onlarca Hollywood yapımını üst üste koyduğumuzda, sadece birkaç yıl içindeki hasılatın, Türkiye’nin gayrisafi milli hasılasına denk olabilecek seviyeye geleceğini düşünebiliriz.
Dünyanın başka yörelerinden misal verelim. Kültürünü muhafaza etmesiyle gönüllerde taht kuran Japonya’da durum Hollywood kadar olmasa da ülkemizden kat be kat yukarıda. 2016’da eski komşumuz (göçebe dönemimizin) Japonya’da en çok izlenen film olan Zootopia’nın hasılatı şimdilik 70 milyon doların üzerinde. Siz Türkler nasıl soyluyoğ: 200 milyon liradan fazla.
Film üretim sayısı bakımından Hollywood ile başa baş giden ve zaten ismi itibariyle çakması olan Bollywood’da da gişeler hayli bereketli. ‘Khan’ların sinemasında 2014 yapımı PK, tek başına 111 milyon dolar hasılatı göğüslüyor. Bajrangi Bhaijaan, 2015’te 83 milyon dolar, Chennal Express ise 2013’te 64 milyon dolar hasılat elde etti.
3 milyondan fazla Türk’ün yaşadığı 13. vatan Almanya’da da durum farklı değil. Zootpia burada da 2016’nın şu döneminde lider ve -şimdilik- toplam hasılatı 35 milyon dolar. Şansölye’nin memleketinde bu yıl en çok izlenen 7 filmin tek tek hasılatı 20 milyon doların üzerinde. Bu 7 filmin toplam hasılatıysa, neyse hesap etmek uzun sürecek :-€
Afrika’ya bakınca kendimizle gurur duyabilecek gibi oluyoruz fekat o verilere girmeyelim. ‘Kara Kıta’ (oryantalist olan bu söylemi benimsemiyorum) ile son yıllarda gelişen ilişkilerimize halel getirmeyelim.
İmdi…
Bu veriler sonrasındaki teşhis: Sektörel olarak kat etmemiz gereken devasa bir yol var. Sinemamızı değerlendirirken bunları göz önünde bulundurmalıyız. “Sinemamızın hali harap” deyip bu verilere sarılan feci hataya düşer. Zira sektörel durum genel ekonomik seviye ile doğrudan alakalı. Değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi için sinemamızın meselelerini ayrı ayrı ele almalıyız. Sektörün, endüstrinin sorunları ayrı, sanatımızın sorunları ayrı ele alınmalı (En azından başlangıç düzeyinde böyle olmalı. Nihai perspektifte bunların birbiriyle doğrudan alakalı olduğunu inkar etmiyoruz elbet, lütfen).
Bu veriler sonrasındaki tedavi: İşimiz zor. Ekonomimiz, siyasetimiz, sosyal hayatımız, bölgesel ve küresel meselelerimiz de tedavinin içinde. İşimiz zor. İşimiz çok zor :-€