Şimdi siz…

Abone Ol

Şimdi siz bayım, Adalar manzaralı Caddebostan belediye tesislerinde bir liraya aldığınız çayı yudumlarken sabahtan akşama kadar hükümete sövüyorsunuz ya.

Şimdi siz bayım, onlarca masumun canına kasteden terör örgütüne ve teröristlere tek kelime etmeyerek terörizme gizli destek veriyor ve yaşanılan her olumsuz hadiseden sorumlu tuttuğunuz ülkenizin cumhurbaşkanına hakaretler yağdırıyorsunuz ya.

Şimdi siz madam, hastanelerden dünyanın en ucuz hizmetini alırken ödediğiniz üç beş lira katkı payının lafını edip duruyorsunuz ya.

Şimdi siz bayım, milletin hazinesine ait orman arazisine yaptırdığınız kaçak villanın bahçesinde verdiğiniz ay ışığı partisinde, ağaçları kesiyorlar, doğayı katlediyorlar muhabbeti yapıyorsunuz ya.

Şimdi siz bayım, servetinizin son on yılda beş misli arttığını hiç düşünmeden her ağzınızı açtığınızda ekonominin kötüye gittiğinden filan dem vuruyorsunuz ya.

Şimdi siz sayın bayanlar baylar, ülkede kişi başı tüketilen elektrik ortalamasının çok üzerinde enerji tükettiğiniz halde sanki elektrik tarlada da üretilebilirmiş gibi her yapılan santrale, ulaşım araçlarını herkesten fazla kullanmanıza rağmen yapılan yol, havaalanı, köprü vs. yatırımlara karşı çıkmayı kendinize vazife bellemişsiniz ya.

Şimdi siz her şeyi en iyi biz biliriz zannedenler, son on üç yılda yapılan her seçimden sonra sonucu bir türlü kabullenemeyip milleti aşağılayarak kendinizi tatmin ediyorsunuz ya.

Bütün bu belirtiler kafatasınızın içinde gezdirdiğiniz organınızın az kullanılmaktan dolayı dumura uğramakta olduğunu işaret ediyor.

Yani buradan öyle görünüyor.

Hekim değilim ama aşağıda yazacağım tabletlerden günde bir defa kullanmanızın probleminize iyi geleceğini düşünüyorum.

Şöyle;

O tesislerin emsallerinden birine asla gitme imkânı olmayan bir öğrencinin, bir işçinin, o fotoğraflarını paylaşıp durduğunuz bir kâğıt toplayıcısının gölgenizden fırsat bulabilirse soluyabileceği bir yudum deniz havasından ve içtiği bir bardak çaydan duyduğu mutluluk.

Haritada yerini gösteremeyeceğiniz Afrika ülkelerinde devletinizin üzerinde ay yıldız baskılı ambalajlarda dağıttığı yardım paketini alan bir ananın gözlerindeki ışıltı. Oğluna Erdoğan, kızına İstanbul adını koyan babanın büyük devletimize tarihten süzülüp gelen aidiyet duygusu.

Bir şehit babasının vatan sağ olsun derken bu topraklarda yaşamanın bedelini ödemiş olma kıvancıyla gösterdiği metanet.

Bulursa karnını doyuran, bulamazsa hiç mızmızlanmadan uçuşan, Adalar manzarası tamamlayıcısı martıların çığlığı.

Ülkenin geçtiği sıkıntılı günlerin şahidi beli bükülmüşlerin bir emekli maaşıyla geçindikleri halde şu an nimet bolluğu içinde yüzdüklerini düşünerek şükürlerini eda etmek üzere seher vakti açtıkları eller.

Ellerden semâya uzanan göremediğiniz yollar.

O yollardan, bizi her an görüp duran Rabb’imize ulaşan dualar.