Kim bu Murad Efendi?
1836 yılında Viyana’da doğan (asıl adı Franz Xaver von Werner) Kırım Savaşı’nda Osmanlı’ya sığınıp Murad Efendi adıyla tanınan bir asker. Çeşitli diplomatik vazifelerde bulunup, tam da çok istediği Berlin Büyükelçiliği’ne atandığı haberini aldıktan kısa bir süre sonra 12 Eylül 1881 tarihinde vefat etmiş bir Osmanlı bürokratı.
Murad Efendi, 1878 yılında yazdığı “Türkische Skizzen” (2007’de Kitap Yayınevi tarafından, Alev Sunata Kırım’ın titiz çevirisiyle “Türkiye Manzaraları” ismiyle yayınlandı) adlı kitabında diyor ki: “Korkarım geleceğin İstanbul görüntüsü de, geçmişin hiçbir hatırasını taşımayan, hayal dünyasına romantik ışıltılardan bir iz bırakmayan Amerikan şehirlerine benzeyecek.”
Görüldü ki, Murad Efendi, bu korkusunda pek de haksız değil. İstanbul’dan “Halifenin Şehri” diye bahseden yazarımız, son zamanlarda çokça konuşulan “İstanbul’un siluetini bozan gökdelenler” tartışmasına 137 yıl öncesinden şu sözlerle katılıyor:
“Halifenin şehri dış kabuğunu tamamen değiştirmeye başladı ve eğer Osmanlılar, kendilerini ilgilendirmeyen binaları korumanın, kendi binalarını yapmak kadar önemli olduğunu, anın gereklerine göre bir inşaat yapmaktansa, uzun süren binalar yapmanın çok daha anlamlı ve kullanışlı olduğunu idrak edecek kadar değişirlerse, İstanbul, modern bakış açısının gerçekçi yaklaşımıyla, sadece güzel bir yere kurulmuş değil, güzel kurulmuş bir metropol olacaktır. Hiç şüphesiz modern tesisler ve yeni binalar geçmişin bazı çok saygın anıtlarına, tarihi önemi olan bazı yerlerine çoğunlukla gereksiz şekilde zarar veriyorlar. Avrupa’nın bazı kültür şehirlerinde olduğu gibi estetik zevkinden yoksunluk ve cetvel burada da felaketin habercisi. Bizans’ın hipodromu, kötü şöhretli Atmeydanı ve yeniçerilerin Mons Aventinus’u (Aventino, Roma’nın üzerine kurulduğu yedi tepeden biri) üzerine zevksiz bahçelerle çevrili kişiliksiz kahveler kurulmuş ve Edirne demiryolunun rayları Sarayburnu’nun asırlık ağaçlarının gölgesinden, eski sultan sarayının tarihi zeminini yararak geçiyor. Atalarının yapmak için çok özen gösterdikleri ve biraz bakımla şehrin en değerli süsleri olabilecek bazı muhteşem çeşmeler, tamamen bakımsızlığın eline düşmeseler de, yükselen yeni ve acımasız kütleler altında kayboluyorlar.”
***
Siluet demişken Van’dan gelen bir habere dikkat: “1300’lü yıllarda Melik İzzeddin Şir’in kızı Halime Hatun anısına Gevaş’ta yaptırdığı kümbetin yanı başına kondurulan kız yurdunun yıktırılması için Gevaş Kaymakamlığı harekete geçti. Milli Eğitim Bakanlığı’na talepte bulunan kaymakamlık, 2007 yılında yapılan yurt binasının farklı bir yerde inşa edilmesini, mevcut yapının ise yıkılmasını istedi. Yurt binasının yıkılmasıyla Artos Dağı manzarası ile bütünleşecek kümbetin eski siluetine kavuşması, uygulanacak projeyle de ilçenin cazibe merkezi haline getirilmesi hedefleniyor.”
“İstanbul’un siluetini bozan gökdelenler” tartışmasında sessiz kalamayan Murad Efendi’nin “700 yıllık kümbet eski siluetine kavuşacak” haberine 137 yıl öncesinden cevabı: “Hiç şüphesiz modern tesisler ve yeni binalar geçmişin bazı çok saygın anıtlarına, tarihi önemi olan bazı yerlerine çoğunlukla gereksiz şekilde zarar veriyorlar. Avrupa’nın bazı kültür şehirlerinde olduğu gibi estetik zevkinden yoksunluk ve cetvel burada da felaketin habercisi.”
***
Bundan sonra siluet denince aklımıza Murad Efendi’nin “Türkiye Manzaraları” gelsin.
Gökdelen, kız yurdu, apartman, köprü vs. inşa etmeden evvel Murad Efendi’ye kulak verelim.