Sigaranın hükmünü gözardı etmemek

Abone Ol

31 Mayıs günü her yıl Dünya Tütüne Hayır Günü (WNTD: World No Tobacco Day) olarak kutlanır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) üye devletlerince 1987 yılından bu yana tüm dünyada kutlanan bu önemli günde, sigara kullanıcılarının 24 saat süreyle sigarayı bırakmaları teşvik edilir.

Dünya Sigarasız Günü, Dünya Tütünsüz Günü ve Dünya Sigarayı Bırakma Günü gibi farklı isimlerle çeşitli etkinliklerin düzenlendiği bu gün, Ramazan ayı arifesine denk gelmesine rağmen Türkiye’de hissedilir düzeyde değerlendirilemedi.

Dünya genelinde her sene en az 6 milyon insanın ölümüne neden olan ve gitgide toplumun tüm kesimlerine yayılan tütün kullanımının çeşitli vesilelerle azaltılmasına ve sınırlandırılmasına yönelik çabaları artırmak icap etmektedir.

SİGARANIN FIKHİ HÜKMÜNÜ DİKKATE ALMAK

Türkiye’nin sayılı fıkıhçılarından Hayrettin Karaman hoca, kendisine tevcih edilen bir suale cevap sadedinde resmi internet sitesinde yer alan şu fetvayı vermiştir:

“Sigaranın sağlığa zarar verdiği konusunda artık kimsenin bir şüphesi ve tereddüdü olamaz. Zararın derhal veya zaman içinde gerçekleşmesi, hükmü değiştirmez. Hayatı ve sağlığı korumak, bunun için gerekli tedbirleri almak dinin önemli hedeflerinden biridir. Sigaranın zararı yalnızca içenin sağlığı ile ilgili olsaydı bile onun haram olması için yeterli idi. Halbuki sigara içenlerin çevrelerine de önemli ölçüde zararları vardır, devamlı sigara içenin yakınında olanlar da onlara yakın zarar görmektedirler. Sigara içmeyenler, sigara içenlerin yaydıkları duman ve kokudan rahatsız olmakta, eziyet çekmektedirler. Bütün bu kötülüklere sebep olan bir nesneye bir de para vermek, bunun için harcamada bulunmak israftır, malın boşa (hatta zarara) harcanmasıdır. İşte bu gerekçeler yanyana geldiğinde bir kimse çıkar da hala ‘sigara mübahtır ve ya haram değil, mekruhtur’ derse yanlış yapmış olur; bunu diyenin sağlam, güvenilir bir dayanağı olamaz.

Haram olan bir şeyi satan kimseden, helal olan bir şeyi satın alan (mesela içki ve sigara satan bir bakkaldan şeker, pirinç vb. alan) kimsenin yaptığı satın alma akdi sahihtir, bundan dolayı günaha girmez; ama bu kişi, haram olan nesneyi satan bakkala karşı uyarıda bulunma, tavır koyma, ilişkiyi kesme gibi vazifelerini ihmal ettiği için (eğer geçerli bir mazereti yoksa) sorumlu olur.” (hayrettinkaraman.net).

Sigara içmekle alâkalı farklı fetvalar bulunduğuna dikkat çekerek, sigara haram ise satışının da haram olması gerektiğine dair bir soruya verdiği fetvasında ise hoca efendi şu açıklamaları yapmıştır:

“’Sigara mübahtır, serbesttir, içilebilir’ veya ‘haram değil, mekruhtur’ diyenler iki delîle dayanıyorlar: a) Naslarda (âyetlerde ve hadîslerde) yasaklayan bir ifade yok. b) Sigaranın zararı yok. Bize göre bu delîllendirme şekli isabetli değildir. Kesin naslarda şaraptan başka içki adı yoktur, fakat etkisine bakarak, şarabın yaptığını yapan sıvı ve katı nesnelerin haram olduğuna hükmedilmiştir.

‘Sigaranın zararının olmadığı’ iddiası ilgili bilime ve tecrübeye/vâkıaya aykırıdır. Sigaranın sağlığa zararlı olduğu, bazı ülkelerde kanun gereği paket üzerine yazılmıştır. İçenden başkalarını da rahatsız ettiği ve onlara zarar verdiği için umuma açık ve ait olan yerlerde sigara içmek yasaklanmıştır. Bir iki tane sigara içen ve tiryakî olmayan kimselerin bu yaptıklarına ‘mekruh’ denebilir, ancak tiryakî olarak sigara içen kimselerin yaptıkları haramdır; çünkü sağlıklarına zarar vermektedir, başkalarını rahatsız etmekte ve onların da sağlıklarına zarar vermektedir, zararlı bir şeye para vermek israftır, israfın da ötesinde bir yasak harcamadır. İslâm’ın bunları (sağlığa zarar vermeyi, insanları rahatsız etmeyi ve boşuna, faydasız, zararlı yerlere ve şeylere para harcamayı) yasakladığı kesindir.

Haram olan bir şeyi, haram kılınan şekilde kullanmak isteyene satmak da câiz değildir. İnsanların içki ve sigaradan başka -dînin helâl kıldığı- birçok şeye ihtiyacı vardır. Bir bakkal temiz, kaliteli ve nisbeten ucuz olarak bu helâl nesneleri satarsa müşteri bulur, haram satmaya ihtiyacı olmaz.” (hayrettinkaraman.net).

MÜSKİR VE MÜFTİR HER ŞEYİN YASAKLANDIĞINI ESAS ALMAK

Kırıkkale Müftü Yardımcısı iken Sadullah Beki hocanın 23.08.2011 tarihinde müftülük resmi sitesinde yayınlamış olduğu “Sigara mekruh mu, haram mı?” başlıklı makalesinde özetle şu mütalaalara yer verilmiştir:

“Sigaranın teneffüs edilen kısmı olan dumanın içilmesi haramdır, sigara hiçbir yararı olmayan safi bir israftır, abesle iştigaldir. Sigara bid’attır, bir sünnetin kaybolmasıdır, o da ağız temizliğidir. Aynı zamanda bir hekim olan Şafii bilgini Kalyûbî, sigaranın haram olduğunu söyler. Sigara gıda değil, şifa değil, deva değil, zehirdir, israftır.

‘Resulullah müskir ve müftir olan her şeyi yasakladı’ hadisinde geçen müftir; içildiği zaman ‘vücuda hararet veren, organlarda kırıklık, güç azalması göz kapaklarında mahmurluk ve zayıflama meydana getiren şey’ anlamına gelmektedir.

Sigara bağımlısı, kendi kendisini tehlikeye atmakta, dolaylı olarak intihara yeltenmektedir. Bu iki husus, Bakara 195 ile Nisa 29’da yasaklanmıştır. Sigara mahza israftır, pis ve habis işlerden olup insanlara eziyet etmektir. Bunlara da; İsra 27’de, En’âm 141’de ve A’râf 157’de işaret edilmiştir. Dinimizde zorlanmak ve zarar vermek yasaklandığı gibi, mal ve sağlık ziyanına da müsaade edilmemektedir.

Mısır Ezher Üniversitesi’nden İbrahim el-Bâcûrî, tütünün mekruh, ancak zararı kesinleşir ve artarsa haram olduğunda şüphe kalmayacağını söylemiştir.

Medine İslam Üniversitesi Öğretim Üyesi Ebu Bekr el-Cezâirî, tütünün haram olduğunu ifade ederek şöyle der: Sigara içmek, dumanı ve ateşi yutmak demektir. Tiryakilerde bir gevşeme meydana gelir. İbadette var olması gereken dikkat, huzur ve samimiyeti zedeler.

Hanbeli hukukçusu Abdülvehhab, çok kullanılan tütünün haram olduğunu söyler.

Suriyeli âlim Nesimi’nin yaklaşımı şöyledir: Onu kullanan kişinin konumu; bünyesi, sağlığı ve ekonomik durumuna göre, haram, tahrimen veya tenzihen mekruh olur.

Katar Din Enstitüsü Müdürü Yusuf el-Karadâvî’nin mütalaası şudur: Zararı isbat edildiğine göre, haramdır.

Halil Gönenç hoca efendinin kanaati şudur: Sigara hakkında ayet, hadis ve müctehid sözü yoktur. O dönemde afyon da yoktu ve tanınmıyordu. Hakkında kati nas bulunmadığı için, bazıları ‘mübahtır’, demişlerdir. Ancak zararı kesin olur, nafakasını ona harcıyorsa, haram olmasında şüphe yoktur.” (kirikkalemuftulugu.gov.tr).

ZARAR, İSRAF VE NAFAKA YÜKÜMLÜLÜĞÜ AÇISINDAN SİGARANIN HARAMLIĞINA KÂİL OLMAK

Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yayınlanan İLMİHAL’in “İslam ve Toplum” alt başlığını taşıyan ikinci cildinde, haramların ve helâllerin ele alındığı 14. bölümünde “içecekler” kısmında sigaraya ilişkin şu değerlendirmelere yer verilmektedir:

“Bağımlılıkların en yaygını ve belki de üzerinde en çok konuşulanı sigara bağımlılığıdır. Batı’da yaklaşık on asırlık bir geçmişi bulunan tütün ve sigara, XV. Yüzyıl’dan itibaren yeni dünyadan İ̇slâm dünyasına da sirayet etmiş, sigara alışkanlığının toplumda yayılmaya başlamasıyla birlikte sigara içmenin dinî hükmü, dinen sakıncalı olup olmadığı da tartışılır olmuştur.

Sigara, on dört asırlık fıkıh tarihi içinde nisbeten yeni bir mesele olduğundan ilk devir müctehidlerinin konuyla alâkalı görüşünün bulunmayacağı açıktır. Çağdaş sayılabilecek son dönem İ̇slâm bilginleri de sigaranın dinî hükmü konusunda üç gruba ayrılmışlardır:

1) Sigaranın zararlarını bilmeyen veya önemsemeyen bir grup bilgin, tütün kullanma (pipo, nargile vb. de dâhil), sigara içme hakkında dinde açık bir hüküm bulunmadığını, şâri’ tarafından açık bir yasak gelmediğini ileri sürerek sigara içmenin mubah olduğu görüşünü ileri sürmüştür.

2) Diğer bir grup İslâm bilgini ise, sigara içmeyi doğru bulmamakla birlikte, ‘haram’ da diyemedikleri için ‘mekruh’ olarak nitelendirmişlerdir.

3) Üçüncü bir grup ise, sigara içmeyi, özellikle tiryakilik derecesinde sigara alışkanlığını sağlık açısından zarara ve ekonomik yönden israfa yol açtığı, nafaka yükümlülüğünü ihlâl ettiği gerekçesiyle ‘haram’ saymışlardır.

Günümüz İ̇slâm bilginlerinin genel eğilimini yansıtan bir değerlendirme yapmak gerekirse şunlar söylenebilir: Her şeyden önce, sigara içme hakkında dinî bir hükmün ve şâriin yasağının bulunmadığını söylemek doğru olmaz. Şer’î hükümler belli ilkelere dayalıdır ve birtakım gayelere yöneliktir. Naslar her mesele hakkında ayrıntılı ve münferit hüküm vermek yerine genel kurallar ve ölçüler koymuş olup, Müslümanlar önlerine çıkan meseleleri nasların koyduğu bu ilke ve ölçülere, gözettiği gayelere göre anlamak ve değerlendirmek zorundadırlar. Bu itibarla sigara hakkında muhtemel fıkhî hükmü, belli açılardan ele alıp tartışmak ve çıkan sonuca paralel bir değerlendirmeye gitmek gerekmektedir.

a) Zarar. Sigaranın zararsız olduğunu söylemek, artık bugün ilmen ve tıbben imkânsız olduğuna göre, konunun dinî yasaklar çerçevesinin tamamen dışında düşünülemeyeceği şüphesizdir. Bilim adamları sigaranın ihtiva ettiği nikotinin ve sigara dumanının bünyede kanserden, sinir sistemlerinde bozukluğa kadar bir dizi zarar ve hastalığa yol açtığından söz etmektedir. Kur’an’da, ‘Kendinizi elinizle tehlikeye atmayın…’ (el-Bakara 2/195) buyurulmuş, Hz. Peygamber de, ‘Ne doğrudan zarar verme ne de zarara zararla karşılık verme vardır’ (İ̇bn Mâce, ‘Ahkâm’, 17; el-Muvatta’, ‘Akzıye’, 31) diyerek bir kimsenin kendine ve başkalarına zarar vermemesinin temel bir dinî ilke olduğunu vurgulamıştır. Sigaranın hem içene hem de çevresinde bulunan kimselere zarar verdiği göz önüne alınınca hem Allah hakkının hem de kul hakkının birlikte ihlâl edildiği söylenebilir.

b) İ̇sraf. İsraf malı boş yere harcamaktır. Kur’an’da, ‘Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz’ (el-A’râf 7/31) buyurulmuş, Resûl-i Ekrem de daima mutedil, ölçülü davranmayı emretmiş, malın boşa harcanmasını yasaklamıştır. Sigara için yapılan harcamanın, sigara bağımlısı şahsın bu bağımlılığı göz önünde bulundurulursa israf olmayacağı, hatta önemli bir bünyesel ihtiyacının karşılanması sayılabileceği görüşü -harcama boşa olmanın ötesinde zararlı da olduğu için tutarlı değildir. Harcama yapan kişinin zengin olması da bu harcamanın israf olmasını önlemez.

c) Nafaka Yükümlülüğü. Aile reisi erkekler eşinin, çocuklarının ve aile fertlerinin, muhtaç yakınlarına bakan erkekler de onların nafakalarını karşılamakla yükümlüdür. Böyle bir malî yükümlülük altında bulunan kimselerin nafaka yükümlülüğünü aksatacak şekilde sigaraya para vermesi de dinî olduğu kadar insanî ve ahlâkî açıdan da kabul edilemez bir durumdur.

Sigara içmenin fıkhî hükmü başta zarar, israf ve nafaka yükümlülüğü olmak üzere çeşitli açılardan ele alınabilir. Böyle olunca sigara içmenin hükmü hakkında kesin ve genel bir hüküm vererek ‘haram’ demek yerine, bu konuda bu açılardan bazı ayırımlar yaparak farklı durumlarda farklı hükümler vermek, her bir durumu kendi şartları içerisinde değerlendirmek daha doğru görünmektedir.

Hem içene hem de o ortamda bulunan şahıslara ve çevreye verdiği zararlar, israf ve hakların ihlâline yol açabileceğinin kuvvetle muhtemel olması dikkate alınarak, sigara içmenin kural olarak dinen ‘harama yakın mekruh’ sayılması gerekir. Ancak bedene verdiği zarar ilmen ve tıbben açıklık ve kesinlik kazanmışsa, açık bir israfa ve kişinin nafaka yükümlülüğünü etkileyip aile fertlerinin ve bakmakla yükümlü bulunduğu kimselerin nafakasını kısmasına yol açıyorsa, zorunlu harcamalardan ve aslî ihtiyaçlarından bile fedakârlık yapmaya zorluyorsa, o takdirde sigara içmenin dinen de ‘haram’ olduğu söylenebilir. Nargile ve enfiye gibi alışkanlıklar da bu çerçevede değerlendirilebilir.” (DİB., İlmihal, 67-69).

Sigara illetine müptela kardeşlerimizi, bereketli Ramazan günlerinde hayırlı bir adım atarak bir büyük yanlıştan arınmaya davet ediyorum. Rabbim bizleri hatalarımızdan dönmeye muvaffak eylesin.

Kaynaklar:

*http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/hayat2/0111.htm

*http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/hayat/0467.htm

*http://www.kirikkalemuftulugu.gov.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=194:sgara-mekruh-muharam-mi&catid=35:sadullah-bek&Itemid=115

*http://www.diyanet.gov.tr/dijitalyayin/ilmihal_cilt_2.pdf

Doç.Dr. Fethi GÜNGÖR

fg@fethigungor.net