Sevgiyi paylaşmak, kötülüğü engellemektir. Kâinattaki her şey sevgi karesinde yerini alır ve her sevgi kanatlanmak ister. Karşıdaki kişiyi incitmeden sevebilen, değer verici sevgi diliyle iletişim kurar. Seven kendinden önce sevdiğini düşünür. Her şeyden sakınmak, korumak ister sevdiğini hatta kendinden bile. Bu incelikle donanmış kalbe teslim olmamak mümkün mü? Aynı yere bakabilme, aynı şeylerden huzur bulmaktır ruhun, ruha teması.
Seviyorum derken tırnaklarını hata aramaya geçirmiş birinin sevgisi yalandır. Sevginin niyeti, sevgi ise mutlu olunur. Beklentisiz, menfaatsiz zamana misafir olan iki kalbin, birbirinden alacağı o kadar çok şey vardır ki. Dünyayı anlamlı kılan şey, seven bir kalbin verdiği güven duygusudur. O kadar emindi ki ateşe atılan Hz. İbrahim teslim olduğu aşktan… İbrahim’in ruhuna değen o güllerin teslimiyet kokusunu içine çekebilmektir sevgi. Böyle bir aşk ile gözler yıldızlarda buluşuyorsa, karanlık o bakışlarda siliniyorsa yaşamak iki kalpte kök salıyor demektir.
Ve seven, sizi size bırakmaz. Kendini bütün zamanlarınızda hissettir. Sevginin emek olan hali diri tutar iki kalbi. Hz. Ebu Bekir mağarayı siper etmişti gövdesine peygamberimiz için. Sevdiğim dostuma zarar gelecek diye titremiştir adeta. Allah için birini sevmek, Allah’ın kuluna hediyesi olsa gerek. Kendisi için endişelendiğini gören Hz. Muhammed (sas), “Korkma” dedi dostuna. Ve seven kalplerin öznesi olmuştur mağaranın teslimiyeti. Zaman orada başlar, orada biter. Yani aşkta! Böyle muazzam bir dost sevgisi ile yaşamak her kalbe nasip olur mu ki!
Her şeyimiz er veya geç oluyor. Konfor en üst seviyede. Elde ettiğimiz ne varsa bizden bir parça iyilik koparıyor. Sevgide çoğalamıyoruz, azalıyoruz. Çünkü kalp emeği hissetmeyince, duygular basitleşiyor. Ve dünya her gün biraz daha çekilmez oluyor. Yürüyen merdivenlerin, gökdelenlerin, dijital çağın çocuklarında sevgi tarifi, hissizlik. Işıklı şehirlerin, karanlık gönüllü insanı olmak sevgisizlikten. Eğer sevginin niyeti şehvet, para, hırs, makam değilse yani sevgide ahlak varsa iki kalp bütün olur.
Kimisi para uğruna satar sevgisini, kimisi makam. “Seviyorum” diye kılıktan kılığa girerler, ulaşılmaz bulduklarına şirinlikler yaparlar. Gayeleri ezik ruhlarını tatmin etmektir oysa… Sahte sevgiler, seviyesiz ve onursuzların mesleğidir. “Bazen insanlara sevgi gösterdiğimizi düşünsek bile sevgimizde samimi olmadıkça bu sadece bir ‘gösteri’den mi ibaret kalıyor acaba? Seviyor-muş gibi, dinliyor-muş gibi, ilgileniyor-muş gibi yapmak. Karşımızdaki bunu anlamıyor mu ya da hissettirmiyor mu sanki? Belki de en acısı ‘muş gibi’lerle geçen bir hayat içerisinde bize verilen gerçek sevgiyi, gösterilen gerçek ilgiyi fark etmemek olabilir mi?” diyor Marquez. Evet belki de oyalanarak o ilişkide gerçek sevgiyi göremiyoruz. İnsan sahteliği hissettiği an tavrını net olarak ortaya koymalı. Yalnız kalma korkusu mu bu ikiyüzlülüğü paylaşmaya imkân tanıyor?
Sevginin şiddet boyutu vardır bir de yani takıntılı ruhların kalbe baskısı. Ne o sevgiden haz alırsın ne de uzaklaşabilirsin. Kargaşa, gerginlik ve belirsizlik yumağına sarılış kadar insanı yaşamdan bıktıran başka bir şey yoktur. Kontrol odaklı olmayan kalitesiz kişilerle zaman paylaşmanın bedeli, oldukça ağırdır. Unutmayalım insanlık duygusu ile seven kalp, saygıyı yükler sevdiğine. Sağlıklı iletişimi yakalanmayanlar bir yerden sonra mecburen uzaklaşırlar birbirinden. Doğrusu da budur. İç dünyasında bunu hazmedemeyen (aslında hala seven ) sevgi dilini nefrete dönüştürür. Bir zamanlar sevdiğine öfke duyanlarda sevgi bitmemiştir. Duyguların ölmemesi kalbi acıtır. Yara izini taşımak, her nefeste biraz daha yaralanmaktır aslında. Ya kişiyi olduğu gibi kabul edip, öz veride bulunacağız ya da kalbi doğru adrese yönlendireceğiz. Her halükarda yaşamak sancısı ağır bir histir ruhu derin olanlarda. “Ah benim dağ gibi durup da, dal gibi kırılan yüreğim…” diyen Cahit Zarifoğlu yaşam olgunluğunu sunmuştur. Acı bizim gerçeğimizdir. Sevme sırrını göğse bastırmak, göğün mavi odalarını keşfe çıkmak öyle tatlı bir esintidir ki yaşamın özü bu dem olsa gerek.
Bugünün penceresine şöyle sesleniyor Cenap Şahabettin “Aşkın en tatlı parçaları başındaki ümit ve sonundaki hatıradır.” Sevgiye emanetsiniz…