“Seni kırdığım yerden beni de kırdılar”

Abone Ol

Şair sözüdür. Ben yokken, bir köşede söylenmiş… Ben uyurken uyanık kalmış şair… Söz yakıcı… Keskin… Birhan Keskin sözü: “Seni kırdığım yerden beni de kırdılar/Ben hiçbir cümleyle ağlayamam artık seni.”

Hakiki şiiri beni kesmek üzere benden uzakta bilenen bir kılıca benzetiyorum. Al işte…  Gel de yaralanma… “Aman sen de…” deyip geç kolaysa… İçimin dehlizlerinde unuttuğum bir tüneli adımlıyor şair. Kalbimde uyuttuğum bir yaranın kabuğunu kaldırıyor. Yaslandığım duvarlardan taşlar düşürüyor. Huzurumun tenha gölüne bir taş fırlatıyor. İçimdeki küllere üflüyor, ocağımın közlerini harlıyor. Rahatsızım… Sözü duymadan öncesi gibi olamayacağım artık. Miladıma eşik oldu söz. Gömleğimi yırttı. Loş bir kuyuya itildim. Sarsıldım. Sendeledim.

Ben de bir yerimden kırıldım. “Seni kırdığım yerden beni de kırdılar” cümlesi bir yerimden kırdı beni. Ağzıma ağlamadan alamayacağım cümle de aynen şöyle: “Ben hiçbir cümleyle ağlayamam seni artık!”

“Sana ağlayamam” demiyor şair… “Seni ağlayamam” diyor. Demek ki sevgili gözde, gözün de içinde… Gözyaşının ta kendisi… Ağlarsa ayrılacak sevgili. Düşecek gözden… Ağlamazsa kalacak sevgili. Ağlamadan da sevgiliye sevgili olunmaz ki…

Gözyaşı imzasıdır hasretin. Şiirlerin en sıcağıdır. Ruhun bedene sığmayıp taşmasının usaresi… İnsanın öz suyu… Kırılmak, insanın sahicilik testi. Kırılmıyorsa insan, kırılgan değilse, kalbi çekilmiş olmalı göğsünden. Çünkü insan ‘zorluk üzerine” yaratılmıştır. ‘Yokuş yukarı’ sürülmüştür. Kırılmıyorsa insan, insan değil.

Ömrümün yarıdan fazlası yazmakla geçti. Yazmak sancılı… Yazmak itiraf gibi. Yazmak kendi üzerindeki örtüyü kaldırmak gibi. Savunmasız kılıyor insanı. Çıplak bırakıyor âleme karşı. İhramlanmak gibi. Kalıbın kaygısından kalbin kaygısına taşıyor insanı. Gövdesinisavunamaz halde yürümeyi deniyor. Kırılgan. Gözyaşı gibi dünyanın gözünden düşüyor. Dünyayı gözünden düşürüyor insan. Düşüşe razı oluyor.

Bu yazı da yazdıklarımın canlı imzası. İşte yazının ortasına (galiba sonuna?) geldim… İçimin patika yolları yağmurlu… Alnımda sert bir ayrılık rüzgârı. Vaktin akışı hızlanıyor ayaklarımın altında… Her yazıda kırıldığım yerden kırıyorum okuyucularımı… Kırılmazsa insan yazı olamaz ki… Olamaz ki gözyaşı… İçinin ah’larını duymazsa yazar, kimseye dokunamaz ki… Kalbini kanatmazsa şair, kimsenin kalbine uzanamaz ki…

Şimdi ben seni ağlayacak cümleyi nasıl kurayım? Nasıl kurulayım gözyaşı olmayan cümlenin başına özne diye… Ah!