Seküler bir minnetsizlik: Yaşlılık cesareti…

Abone Ol

Zaman zaman karşımıza çıkan ve tabi ki pek çok kişiyi de şaşırtan çıkışlar oluyor; tıpkı Metin Akpınar ve Müjdat Gezen vakıasında olduğu gibi. Müjdat Gezen’in iktidara karşı radikal olduğunu gösteren birçok çıkışı oldu. Bu sebeple de son sözlerine çok şaşırmadım. Fakat “yaşlandıkça cesaretlenenler” kervanına Metin Akpınar’ın katılması belli oranda şaşırtıcıydı benim adıma; “keşke yapmasaydı ve kafamızda ki imajını sarsmasaydı” dediğim bir sanat insanı olarak… 

Burada en şaşırtıcı ya da zihinsel yıkıcı taraf yıllarca yaptığı işleriyle önde duranların, bir anda siyasi hem de radikal siyasi bir tavırla nevzuhur etmeleridir.

Bu noktada, “Peki, neden bu türden sarsıcı çıkışlar oluyor?” sorusunu sormak ve ona göre de cevaplar aramak gerekiyor. Çünkü ömürleri boyunca farklı bir görüntüyle arz-ı endam edenlerin yaşlanınca bu denli cesaret elde etmelerinin bir izahı olmalı. O izah da bana göre yaşın getirdiği “seküler bir minnetsizlik”tir.

Artık yaptığımız işlerin hüsnü kabul görüp görmemesi belki o kadar da önemli değildir; zira artık çok para kazanmanın bir anlamı kalmamıştır. Her şey dünyada kalacaksa eğer, bu saatten sonra gönüllere dokunup oradan “para”ya gitmeye ne gerek vardır…

O zaman haklı olarak biz de şunu düşünebiliyoruz; “Demek ki bu yolu izleyen şahıslar ömürleri boyunca riya içerisinde yaşamışlar.” İşlerini yürütebilmek için inanmadıkları bir yüz takınıp kitlelere ulaşmışlar. Çünkü en başından bugün yaptıkları gibi yapsalardı milletin teveccühünü kazanma imkân ve ihtimalleri olamazdı. Bunu milletin yaşadığı derin hayal kırıklığından çıkarmak mümkündür…

Bu, “Neden seküler bir minnetsizliktir?” sorusunun cevabı da şudur bana göre: Yaptığı işleri sadece dünya için görmeyenlerin bir “yaşlılık cesareti” olamaz. Onlar, dünya tarlasında yetiştirdiklerini tam da hasat zamanı viran edemezler. Ömürlerini vererek kazandıkları yürekleri bir riya ile kaybetmekten imtina ederler.

Elbette hakikati söyleme cesareti de bir minnetsizlik gerektirir. Fakat minnet etmediğiniz şeyin milletin vicdanında da mâkes bulması gerekir. Eğer genel ahlaka ve hakikatlere dair bir mevzuda “vazgeçebiliyor”sanız o zaman asıl kahramanlığı da elde edebilirsiniz. Bu, yaşlılık sonrasını da mamur etmenin çok erdemli bir yoludur…

Fakat bugün yaşanan ve hayal kırıklığı oluşturan “yaşlılık cesareti” daha çok “inandığı başka yaşadığı başka” bir ömrün hakikatinin suratlarda patlamasıdır bana göre… Onlar; “Oh be! Yıllardır çıkarlarımız gereği içimizde tuttuğumuz gerçeğimizi sonunda çıkardık ve rahatladık” diyorlarsa o da onların doğrusudur. Ve bu noktada gelen tepkilere şaşırmamalılar… Hatta bu çıkışın ardından gelecekleri hesap etmiş olma ihtimalleri daha da yüksek olmalı…      

Yıllarca bir hesap üzerinden yürüyenlerin bugün bir hesap hatası yapma ihtimalleri de çok düşüktür zira. Bu noktada çıkışı yapanlardan daha çok bu çıkışa sarılanların durumu önemli… Her zamanki gibi mevzi kuvvetlendirme çabasına girişen bu zevat bunu da bir fırsata çevirmeye çalışıyor ama nafile… Yaşlılıkta gelen bir cesaret, sahibi için bir anlam ifade etmez. Dolayısıyla ona sarılana da bir fayda üretmeyeceği aşikârdır…