“Şehitlerin kabri olan bahçede bir gül varmış
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle
Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış…”
İftarını şahadet şerbetiyle açan bir ‘Ayşe’ ve 12 Mehmet’in haberi gelince; ‘Ölüm âsûde bahâr ülkesidir bir rinde’ diye apansız dilimden dökülüverdi…
Yahya Kemal’in ‘Rindlerin Ölümü’ şiirinden uhdemde kalan dizeler bunlar. ‘Hafızın kabri’ kısmı, ‘Şehitlerin kabri’ olarak değişmiştir gönlümde…
‘Mehmetçik’, harabat ehli rindanelerin vasfıdır.
Vatana, hakikate bağlayan dergâh gibi gönül bağlamış, hayatın rindleridir onlar. Fani olan dünya hayatı değersizdir onlar için.
Ne makamın, ne mevkinin, ne para ve kıyafetin bir önemi vardır onların gönül yurdunda…
Kendilerine ‘Şahadet’ ihsan olunanların dönüp bir bakın hayatlarına.
Her birinin, hayatın içinde birer civanı mert, harabat ehli (hakikat dergâhı ehli) olduğunu göreceksiniz…
Onlar güzel ahlakın, kendini her an fedaya hazır âşık pervaneleridir…
Sen onları mescitlerde görmediğine ne bakarsın ey zahit, sen sıcak seccaden üzerinde elektronik tesbihinle bin selavat çekerken, onların her biri bir tesbih tanesi gibi koparıp can ipliklerini, sana ‘Hay’dan bir hayat çekiyorlar…
Onların şahadetlerinin bereketiyle, namussuzu, arsızı, hırsızı, haini bile bu topraklarda yaşama imkânı bulur…
“Ölüm âsûde bahâr ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter…”
Ne senin ideolojin, ulusalcılığın, vatanperverliğin, fikrin, zikrin zahitliğin, şu vatan denilen harabatta bir yol olur. Zira âşıklar mekânı bu vatan, batıla yol değil vesselam…