Şehir başkasına muhtaç olmanın adıdır

Abone Ol

Şehir, bir anlamda başkasına muhtaç olmaktır. Köylülük ise kendi kendine yetebilmenin adıdır. Köyde, ekmekle emek ilişkisi doğrudan, ekmekle mide mesafesi kısacıktır. Şehir öyle mi ya! Bin kişiye yüzsuyu dökmeli, ilişkilerinizi rafine etmeli, değişik hal ve durumlar için farklı tutumlar geliştirmelisiniz. Şehir de köy de iki farklı imtihan, iki farklı bir tecrübe, iki farklı güzelliktir. Ancak köyde, şehirli kalıbına bürünmeden şehirli olabilmek, şehirde, köylü kisvesine bürünmeden köylü olabilmek erdemin ta kendisidir. Yani köyde yaşarken başkalarına muhtaç olmadan da onlara muhtaçmışçasına incelik ve zarafeti huy edinebilmek, şehirde yaşarken tüm şehrin mecburiyetlerine şeklen intibak edip, ruhen serazat olmayı becerebilmektir asıl olan.

Bir yerden baktığınızda şehir insanın fıtratına aykırı bir yerdir. Çünkü şehirde zikreden kuşları, hû çeken ağaçları, inleyen rüzgârı, tövbe için başını kayalara çarpan suları işitemezsiniz. Kıyama duran dağları, rükûa eğilen hayvanatı, secdeye varan kayaları temaşa edemezsiniz. Doğal ve fıtri olandan uzak, kurmaca bir dünyada yaşarsınız.

Fakat başka bir yerden baktığınızda şehir, insanın fıtratına uygun bir yerdir. Çünkü insan bu dünyada yaratılmış en muhtaç varlıktır. Evvela anasına muhtaç kalır, uzun yıllar boyunca. Doğar doğmaz, anasını emmeyi beceremeyen hiçbir memeli yaratık yokken, istisnası insandır. Kendi başına karnını doyurabilmesi için yıllar, yıllar geçmesi gerekir. İnsan, insan olmanın getirdiği türetilmiş ihtiyaçlarını, şehir üzerinden tatmin eder. Bu sebeple şehir insanın fıtratına uygun bir mahaldir. Bu yüzden de doğru idrak ederseniz şehirde olmak, şehirli olmak, sizi yüceltir.

Çarşı şehrin merkezi ve anasıdır. Şehrin insanı, çarşıdan beslenir. Analarımızın bereketli sadrı gibidir, çarşı ve mabede yaslanır. Göğüs kalbe, çarşı mabede yaslanarak yaşar. Çarşıyı meydandan ayırmak, meydanı mabetten mahrum bırakmak şehrin hayat veren uzuvlarını kesmek gibidir. O zaman şehir kocaman cesametine rağmen, köye dönüşür: Kendi kendisine yetmesini bilmeyen bir köye. Şehir kendi kendisine yetmeyen bir köye dönüştüğünde, ölü dokular şeklinde üst üste yığıldığında, çarşı ve insan ilişkisi koparıldığında, şehir insanı ekonomik örgütlerin insafına terk edilmiş olur. Çarşıyla, meydanla, camiyle cem olamayan şehrin insanı, atomize varlıklar olarak etrafa savrulur gider. Etrafa savrulan her bir insan, devasa örgütlerin ağına takılmaya, ağlarda çırpınarak ölmeye mahkûm birer balığa dönüşür. Bu nedenle biz şehirlilerin, bir damarından serum verilen, diğer damarından kanı çekilen yatalak zombiliğe dönüştürülmemesi için şehrin diri tutulmaya, diri olarak inşa edilmeye ihtiyacı var. Biz şehre, şehir bize muhtaçtır şimdi. Şehir mimarlara, memurlara, başkanlara emanet edilip unutulmayacak kadar önemlidir. Şehir anamızdır.