Artık seçimlere sayılı günler kaldı, önümüzdeki ikinci pazar günü ülkemiz sandığa gidecek.
Seçim sürecinde verilen vaatlerin ortak noktası, ekonomik vaatler olarak ön plana çıktı.
Özellikle enflasyonun arttığı seçim dönemlerinde siyasi düşünceye göre ekonomik söylemlerin ön plana çıkması son derece normal bir durumdur.
Fakat verilen ekonomik vaatlerin kişilerin oy verme davranışı üzerindeki etkisinin sınırlı olduğu da bilinen bir gerçektir.
Dolayısıyla ekonomik anlamda verilen her bir vaat aslında boşa harcanmış bir kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır.
Pek tabii ki boşa harcanan kaynakların bir şekilde de maliyetlerinin çıkarılması ekonomik anlamda bir zorunluluktur.
Harcanan her kaynağın yerine konularak tekrar ihtiyaç duyulduğunda kullanılması ekonomilerin asla vazgeçilmezleri arasındadır.
Seçim öncesi popülist söylemler gerek sayıca gerek hacimce artmaktadır. Bu artış sonrasında seçimin ardında katlanılacak maliyetler de bir anlamda yükselmektedir.
Yaklaşık üç ay önce büyük bir depremle karşı karşıya kalarak 11 şehrinde büyük maddi ve manevi zararlarla yüzleşen ülkemizde deprem maliyetinin yanında EYT gibi maliyet artırıcı ekonomik gelişmeler seçim sonrasında 2023 yılı bütçesinin yetersiz kalarak ek bir bütçe yapılması zorunluluğunu ortaya koymaktadır.
Fazla değil seçimden iki veya iki buçuk ay sonra Meclise ek bütçe yapılması yönünde teklif getirilerek hızlıca ek bir bütçe yapılacaktır.
Düşünün ki yapılmış olan 2023 bütçesine ek olarak yaklaşık 260 milyar TL tutarında EYT yükü, 6 Şubat depreminin ek maliyeti olarak 2 trilyon TL ve en düşük emekli maaşının 7500 TL’ye çıkarılmasının ise 149 milyar TL’lik ek yükleriyle beraber ortaya çıkan tutarın, yapılmış bütçe ile karşılanması mümkün müdür?
Bir de buna ek olarak şimdi Bağ-Kur prim gün sayısının azaltılması yönünde yapılan çalışma sonuçlanırsa oradan da ek bir maliyet karşımıza çıkacak, bu durumda ek bütçeye olan ihtiyaç biraz daha artmış olacaktır.
Enflasyon, kişilerin reel anlamda gelirlerini ciddi oranda düşürdüğü için bunu tolere edebilmek için seçim öncesinde vaatlerin odak noktası sadece ve sadece ekonomi üzerine oldu.
Ama her bir vaadin kaynağı ek bütçede yer almak zorunda olduğundan bir anlamda seçim sonrasında katlanılacak maliyetlerin yükseleceğini şimdiden söylemek yerinde olacaktır.
Yüksek enflasyon ortamında yapılan seçimlerin tamamında bu ve buna benzer etkilerle karşı karşıya kalınması son derece olağan bir durumdur.
Seçimin hemen ardından oluşacak ekonomi yönetimi işi çok sıkı tutmalıdır ki süreç verimli bir şekilde işleyerek yoluna devam edebilsin.
Bunun için öncelikle harcama ve gelir kalemleri sıkı bir şekilde incelenerek harcamalar mümkün olan en uygun yere yapılmalı ve en uygun metotlar uygulanarak düşürülmelidir.
Aynı anda gelir kalemleri ise en yüksek seviyeye yine en uygun yöntemler uygulanarak yükseltilmelidir.
Ekonomi yönetimindeki en önemli husus güven olduğu için piyasaların güven duyacağı işinin ehli, düzgün ve prensipli bir kadro oluşturulmalıdır.
Yapılacak ek bütçenin vatandaş tarafından en alt düzeyde hissedilebilmesi için de ayrıca gereken özen gösterilmelidir.
Mümkün olduğunca vatandaşa yüklenilmeden bir bütçe oluşturulmalı ve hemen uygulanmaya başlanmalıdır.