Algı yönetiminin askeri bir icat olması, yeterince önemli bir kavram olduğunu gösteriyor. Algı yönetimi, hedef kitlenin duygu ve motivasyonunu etkiler. Bunu yaparken geleneksel medya ve sosyal medya dâhil bütün iletişim araçları kullanılır. Kişiler, topluluklar ve ülkeler üzerinde uygulanır. “Kara haber”, iyilerinden daha hızlı yayıldığı için algı yönetimi amacına kısa sürede ulaşır.
Bugünlerde iletişim araçları üzerinden yönlendirilen bir algı yönetimiyle karşı karşıyayız. Toplum aynı, ülke aynı; ama bu sefer algıyı yönetenler büyük bir sorunla baş etmek zorunda.
Bu toplum, 30 yıldır akan kanın gün gelip durabileceğini gördü. Çoğumuzun hayal bile edemeyeceği bu duruma yaklaşık 3 yıldır şahidiz. On yıllardır, ölmekten ve öldürmekten başka çarenin olmadığı kazınan bilinçaltımız artık bunun böyle olmadığını görüyor. İşte bu yüzden algıyı yönetenlerin işi bu sefer daha zor.
Bu önemli dönemeçte medyaya önemli görevler düşüyor. Belki afili sözler bunlar diyeceksiniz; ama ‘Barış Gazeteciliği’nin tam zamanı. Editoryal yetkiye sahip medya mensupları, yönettikleri yayın organlarında barışa yer açmalı. Yapılması gerekenler çok zor değil.
Yayın organları, terör haberlerine ayırdıkları kadar barış haberlerine de yer açmalı. Televizyonlar, radyolar, günde beş terör saldırısı haberi veriyorsa beş adet de barış haberi vermeli. Gazeteler, internet siteleri sayfalarca terör haberi veriyorsa en az bir sayfasını, yarım sayfasını, hadi olmadı çeyrek sayfasını barış haberlerine ayırmalı.
Sosyal medya kullanıcıları günde 10 adet terör haberi paylaşıyorsa, 10 terör haberini retweet ediyorsa bir o kadar da barış söylemlerini paylaşmalı.
Hatta daha ileri gidelim, yapabilenler ana sayfayı ikiye bölüp yarısına terör yarısına barış haberlerini koysun.
Bunu yapmalı hem de korkmadan yapmalı. Artık 1990’larda değiliz. Ayrıca Çözüm Süreci halkın iradesiyle yürüdü. Halk adına, halkın istediği bir dava uğruna bunu yerine getireceğiz. Kim ne derse desin halkımız Çözüm Süreci’nin bir an önce gerekli mekanizmalar devreye konularak tekrar gündeme alınmasını, kalıcı barış ve huzur ortamının sağlanmasını istiyor.
Zaten aksini savunan da yok. Devleti yönetenler de Çözüm Süreci’ni bitirmiş değil. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün Çözüm Süreci’nin buzdolabında olduğunu söyledi.
Masanın bu tarafı da öteki tarafı da Çözüm Süreci bitti diyemiyor. Diyemez de. Halkın istediği, iradesini koyduğu bu yoldan kimse dönmeye cesaret edemez.
O zaman ekranlarımızı, sayfalarımızı algı yöneticilerinin istediği gibi savaşa ayırmayalım.
1990’lara geri dönmedik, dönmeyeceğiz de… Artık o yıllardan daha aydınlık bir noktadayız…
Şimdi barış gazeteciliği için kolları sıvayalım…