“Savaşamadığımız her an onlara dahil oluyoruz”

Abone Ol

Yaşadığımız zaman diliminde karşılaştığımız hadiseleri anlamakta zorlanıyoruz bazen. Ve ahir zaman alameti olsa gerek zaman çok hızlı akıyor, dengeler çok hızlı değişiyor. Normal şartlarda yüzyıllar sürecek değişimler çok kısa süre içinde gerçekleşiyor adeta. Sınırlar değişiyor, rejimler değişiyor, bakış açıları değişiyor ve yaşam tarzımız değişiyor.

Coğrafyamızda yıllardır süren ve görünen o ki uzun bir zaman daha devam edecek olan savaşların yanında, kendi ülkemizde devam eden bir yaşam tarzı kavgamız var. Bütün siyasi çekişmelerin temelinde yaşam tarzının, kimin dünya görüşüne göre belirlenip belirlenmeyeceği, kimin yer gösteren kimin ise gösterileni kabul eden olup olmayacağı yatıyor. Batı devletleri, yıllardır yaptıkları gibi Müslümanlara “yer gösteren” olma hakkını ellerinde tutmak için her şeyi yapıyorlar. Hakim olan ile mahkum olanın belirleneceği mücadele sürüyor aslında. Prusyalı General Clausewitz, “Savaş, politikanın başka araçlarla devam etmesidir” derken, savaşı politikadan, politikayı da savaştan ayırmayarak, gerçekleştirilmek isteneni başarabilmek için hangi vasıta gerekiyorsa onun kullanılabileceğini vurgulamak istemişti. Bütün Müslüman coğrafyada görünür ve görünmez savaş, bu hakimiyet kaygısı için.

Bir yanımızda fiilen savaş devam ediyor, diğer yanımızda ise “soğuk savaş” diyebileceğimiz politik mücadele. Bütün bunların üzerinde ise hacetimizi giderme biçimimize kadar değiştirmeye çalışan bir “kültür emperyalizmine” maruz kalıyoruz. Bir milleti yok etmenin belli başlı birkaç temel noktası vardır. Askeri anlamda yok etmekten bahsetmiyoruz. Onun için zaten çok çalışıyorlar ve savaşlar sürüyor. Bu, adeta içerden ele geçirip yok etme yöntemi. İçine sızan düşmana nasıl karşılık verebilirsin ki? Senin yaşam tarzını ele geçiren, alışkanlıklarını, dosta bakışını düşmana bakışını, hatta düşünme biçimini… İnsanın zihnini ele geçirdiğiniz zaman onu ayrıca kendi yanınıza çekmek için uğraşmazsınız. Her şeyi sizin istediğiniz şekilde düşünmeye başlayacaktır zaten. Bunu engellemenin yolu, insanımızın inancına, milletine, tarihine bağlı şahsiyetli bir fert olarak yetişmesi ve cemiyet hayatına dahil olmasıdır. Anadolu topraklarında yıllardır yapılmak istenen, köklerinden kopartılmış ve aidiyetini Batı medeniyeti olarak gören nesiller yetiştirmekti. Bunu başaramadılar hamdolsun. Başaramadıkları için vasıtaları değiştirmeye başladırlar. Zihinlerinden yakaladıkları ve kendi yaşam tarzlarını benimsettikleri belirli bir azınlık kesim eliyle ülkeyi farklı bir zemine doğru çekmeye çabalıyorlar. Bununla da gerçekleştiremezlerse hedeflerini, fiili savaşa döneceğini tarih ispat etmektedir.

“Bir milleti yok etmek isterseniz askeri istilaya lüzum yoktur. Tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve dolayısıyla manevî değerlerini, ahlâkını yozlaştırmak kâfidir” diyor Peyami Safa. Kendi ruhundan koparılmış ve kendine düşman hayat nizamına hayran bırakılmış, hedonist yaşam tarzı için ülkeyi gözden çıkaranların, ülkemizle beraber bütün ümmet coğrafyası cendereye alınmak istenirken hala aynı tavırları sürdürmelerinin izahı bu olsa gerek. İnancımıza uygun bir hayat nizamı ve ona uygun yaşam tarzını benimsemediğimiz müddetçe bu tehlike hepimiz için geçerli. Bir yandan mücadele ediyor, diğer yandan mücadele ettiğimiz yapıların bize dayattığı yaşam tarzını sürdürüyoruz farkında olarak veya olmayarak. İnandığımız gibi yaşamazsak yaşadığımız gibi inanmaya başlarız. Ve bu yaşam tarzı da bizim, hem ahiretimizi hem de dünyamızı karartacaktır.

Mübarek Ramazan günleri devam ediyor. Bu mübarek günleri kendi ruhuna uygun ihya etmemiz gerek. İslam’ın ruhuna aykırı dayatılan yaşam tarzıyla İslam’ın emirlerini yaşamak ikileminden dolayı ibadetlerimizi heder etmemeliyiz. Karşı olduğumuz dünya görüşünün dayattığı yaşam tarzını hayat nizamı olarak benimseyip ona göre yaşadığımızda savaşı kaybetmiş oluyoruz aslında. Özetle, hayata bakışımız, parayla olan ilişkimiz yememiz içmemiz eğlence kültürümüz, hayata dair çözümlerimiz, ibadetlerimiz, sevgi ve nefretimizi belirleyen kriterlerimizle “Savaşamadığımız her an onlara dahil oluyoruz.” Onlara dahil olduğumuz zaman ise ortada ne mücadele kalır, ne de mücadele edecek bir kutsal dava… Rabbim ayaklarımız sabit kılsın.