Uluslararası toplum tarafından kabul gören Fayiz El Sirac başkanlığındaki uzlaşı hükümetine bağlı Libya ordusu, 19 Ekim 2016’da yayınladığı bildiride, General Halife Hafter’i “savaş suçlusu” ilan etti.
Trablus’taki Cuma Pazarı Akiller Konseyi de birkaç gün sonra yayınladığı bildiride Hafter’in Bingazi ve Derne’de sivillere yönelik sistematik cinayetler işlediğine dikkat çekti ve emekli generali “savaş suçlusu” olarak niteledi.
Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır gibi ülkelerin desteğiyle Libya’da darbe yapıp yönetimi ele geçirmek için yürüttüğü savaşta Afrikalı paralı askerleri de kullanan Hafter’in savaş suçu işlediğini ve yargılanması gerektiğini söyleyen çok.
Kendisine yöneltilen suçlamalardan biri de DAEŞ’le iş birliği yapmak ve örgüte destek sağlamak.
Libya’da iktidarı ele geçirme çabaları bugüne kadar başarısız olan emekli general, DAEŞ’e alan açarak ülkeye dışarıdan müdahaleye zemin hazırlamaya çalışıyor.
Hafter ve DAEŞ arasında kurulan bağlantı sadece iş birliği suçlamalarıyla sınırlı değil.
Birçok gözlemciye göre Hafter’e bağlı güçler ve DAEŞ militanları aynı paranın iki yüzü gibiler.
Bu düşüncenin nedeni işledikleri suçların ve gerçekleştirdikleri ihlallerin benzerliği.
Hafter’e bağlı güçler geçtiğimiz günlerde DAEŞ’in yaptıklarına benzer bir vahşete imza attı.
Bingazi’nin Ganfouda bölgesini aylardır kuşatma altında tutan Hafter, Bingazi Şura Konseyi savaşçılarının çekilmesinin ardından birkaç gün önce söz konusu bölgeye girdi.
İlk yaptığı iş de Bingazi Şura Konseyi’nin önde gelen komutanlarından Celal Mahzum (Jalal Makhzoum)’un mezarını açmak ve henüz altı gün önce defnedilen cesedi çıkarmak oldu.
Bir aracın arkasına konulan ceset, sevinç çığlıkları ve küfürler eşliğinde sokaklarda dolaştırıldı.
Mahzum, yaklaşık üç yıl önce düzenlediği operasyonda Hafter’e bağlı güçlere ağır bir yenilgi tattırmıştı.
Emekli generalin milisleri mezarından çıkardıkları cesetten o yenilginin intikamını alıyordu.
Bingazi caddelerinde ve sokaklarında dolaştırılan ceset daha sonra söz konusu güçlere ait karargâhın önüne asıldı.
Daha başka cesetler de mezarlardan çıkarıldı.
Ölülere işkence etmekle yetinmeyen milisler daha da ileri giderek bazı cesetleri yaktı.
Üstelik bütün bu vahşet fotoğraflarla ve video görüntüleriyle belgelendi.
Milislerden bazıları işkence ettikleri ölülerle selfie çekti.
Hafter’e bağlı güçlerin Libya’daki cinayetlerine ve özellikle Bingazi’deki son ihlaline öfke büyük.
Trablus’taki hükümet, pazar günü yayınladığı bildiride mezarların açılarak ölülere işkence yapılmasını şiddetle kınadı.
Suçluların bulunup yargılanmaları çağrısında bulundu.
Libya Savunma Bakanlığı da yayınladığı bildiride kadınların ve çocukların öldürülmesinin, mezarların açılarak ölülere işkence yapılmasının insanlık dışı bir suç ve Halife Hafter komutasındaki askeri yönetimin sonucu olduğunu ifade etti.
Bingazi’den Tehcir Edilen Aileler Birliği ise hukukçuları göreve davet ederek, ölülere işkence için mezarların güpegündüz ve herkesin gözü önünde açıldığını, Hafter’in ve komutanlarının Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaları gerektiğini söyledi.
Arap sokağı Hafter’e bağlı güçlerin Bingazi’de gerçekleştirdiği vahşeti konuşuyor.
Sosyal medya ve internet siteleri görüntülerle dolu.
Fakat söz konusu vahşet, altında DAEŞ’in imzası olmadığı için yeterince ilgi görmüyor.
Maalesef Hafter’e bağlı güçler de Irak’taki Haşdi Şabi milislerinin katliam yapma özgürlüğüne benzer bir konfora sahip.
İşkence ettikleri ve yaktıkları ölülerle selfie çekme rahatlığı dokunulmazlıkları olduğu düşüncesinden kaynaklanıyor.