Neredeyse her konuşmamda, her makalemde dijital beyin haritamızın çıkarıldığına dair söylemlerde bulundum…
Özellikle sosyal medya uygulamaların bu konuda öncü olduğunu da defaatle paylaştım.
***
Şimdi problem daha da büyüdü…
Sadece beyin haritası değil, fiziki haritada oluşturabilmek mümkün hale geldi.
***
Beynimizi oluşturdular, Fiziki görüntümüzü oluşturdular,
Bizi ne yapacaklar?
***
Gittikçe korkutan bir sürece doğru yokuş aşağıya gidiyoruz…
Öyle bir gidiyoruz ki ne dur diyen var ne de durmaya çalışan.
***
En çok da bu vurdum duymazlık beni korkutuyor…
Ciddi boyutlara gelmişken tehlikeyi hala görmezden gelmek, pek mantıklı görünmüyor.
***
Yani en azından insani duygular besleyen, gelecek konusunda endişelenen kişiler bu konularda kafa yoruyor.
Yormak zorunda çünkü gelecek nesillere bırakacak dünya kalmayacak derken neredeyse biz kalmayacağız.
***
İşleri robotlar yapmaya başladı.
Düşüncelerimizi algoritmalar şekillendirmeye başladı.
Hareketlerimizi teknoloji belirlemeye başladı.
Peki biz ne yapacağız?
***
İzlediğimiz bilim kurgu filmleri adeta yaşıyoruz…
Ya da yaşadıklarımızı film sanıyoruz…
***
Bu filmde başrol kim? Yönetmen kim? Bilmediğimizden pek film olduğuna ihtimal vermiyoruz.
Fakat apaçık bir filmin içerisinde gittikçe figür haline gelen insanoğlu var.
***
Seçim vaatlerinde, alışveriş yaptığımız yerlerde, gittiğimiz restoranlarda hayatımızın her anına işleyen ve bizi yönetmek üzerine kurulan bir sistem içerisinde ne kadar özgürüz?
Sahi özgürlük neydi? Özgürlük kimindi? Özgürlük kim içindi?
***
Sanal bir tutsaklık içerisinde geçen ömrümüzün farkında mıyız?
Geçmişi unuttuğumuzu hatırlar mıyız?
***
İşte şimdi daha fazla sorgulamalı insanoğlu…
Sorgulamalı da sosyal medyada 30 dakika geçiren birinin unutkanlığı başladığını da unutmamalı!
***
Bu yazı bir isyan, yakarış veya karşıtlık değil… Sadece gelecekte bu günler için birkaç satır yazmış olmamdır…
Birkaç kişiye daha bilinci aşılamaktır… Birkaç kişiyi daha belki de kurtarmaktır.
***
Kaplumbağa deneyine benzetiyorum bazen oluşturulmak istenen düzeni…
Sanki kabın içerisine hepimizi koymuşlar ve yavaş yavaş ısıtıyorlarmış gibi suyu…
***
Rahmetli Cem Karaca’nın şarkı sözlerinde dediği gibi;
Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…